SİZİN HAYATTA EN SEVDİĞİNİZ ROLÜNÜZ HANGİSİ?
“Dünya bir sahnedir ve bütün kadınlarla erkekler sadece birer oyuncu.”
William Shakespeare”.
Rol, belirli zamanlarda kişilere veya durumlara yönelik olarak gösterdiğimiz tepkilerimizdir. Doğumdan itibaren hepimiz yaşam sahnesinde rollerimizi ve yerimizi alırız.
Tüm yaşamımız süresince çok farklı alanlarda roller alırız. Bazı roller vardır, istesek de üzerimizden atamayız.(Annelik, babalık, evlat olmak, teyze, hala, dayı, amca, nine dede, kardeş) yaşam boyunca hatta yaşamdan sonra da devam eden rollerimizdir bunlar. Kimilerimiz üstlendiğimiz bu rolleri ziyadesiyle iyi yaparız, kimimiz ite kaka yaparız, kimimiz de yapmadığımızda sanki o rolümüzden feragat edeceğimizi düşünüyor olmalıyız ki rolden ve sorumluluğundan kaçarız.(Yaşlılığında ebeveyniyle ilgilenmeyen evlatlar, çocuğunu cami avlusuna bırakan anneler, kardeşiyle herhangi bir sebepten ötürü konuşmayanlar…)
Hayatımız boyunca çok farklı rollerimiz olmakla beraber, rollerle ilgili yapılan çalışmalarda var. Moreno psikodramada dört temel rolden bahsetmiştir. Moreno, rol gelişimine dayandırmış olduğu benliği, somatik, psişik, sosyal ve transandantal roller olarak betimleyerek çok geniş kapsamlı, antropolojik bir sistem olarak rol kuramını sunmuştur.
İlk olarak psikosomatik roller dediğimiz; uyumak, yemek yemek vb rollerimiz. Psişik roller dediğimiz zevk duyan, algılayan, seven,aşk ve güven duyan taraflarımız.,Sosyal rollerimiz ise,kişilerarası iletişim/etkileşim kuran, öğrenen,taklit eden,model alan vb. rollerimizdir.
Sosyal rollerimiz,toplumda yer edinmemiz için önemli ve gereklidir. Anne, baba, eş, arkadaş, komşu, çalışan rolü sosyal rollerimizden bazılarıdır. Son olarak da Transandant rol dediğimiz, kendimizin dışına çıkarak yine kendimize çeşitli dikteler verdiğimiz durumdur. Örneğin çocuğun evcilik oynarken hem anne hem de çocuk olarak rol yapmasıdır. Böylece içinde bulunduğu çocukluk rolüne dış gözle bakabilmeyi öğrenir. Yani Transandant rol ,olaylara dışarıdan başka bir gözle bakabilme yetisidir.
Psişik rollerde yaşanmış sıkıntılar ve noksan kalmışlıklar(duyguları dışa vurarak ve farkında olarak yaşayamamak) transantdant rolüne geçmekte sıkıntılar yaratabilmektedir.
Tüm yaşamımız boyunca üstlendiğimiz rollerden bazılarını sadece zorunluluktan yaparız ki bu bizi çok yorar;sevmediğimiz insanlara sırf bulunduğumuz konumun rolü gereği katlanmak zorunda olmak veya sevmediğimiz bir mesleği icra etmek gibi.Bazen de rollerimizle o kadar çok özdeşleşiriz ki;tüm hayatımızı sarmalar o rolün izleri,örneğin çalışma hayatında yönetici konumunda birisi evde de bu rolünden kurtulup eş, anne, baba rolüne girememesi gibi yada her çocuğa karşı anne rolünü takınan birisi gibi.
Bazen de tam olarak role giremeyip tüm rolleri birbirine karıştırabiliriz; Annesine çok bağlı bir erkek çocuğu rolüyle,eş olma rolü arasında kalan; erkek çocuk rolü ağır basan ve eş rolünü tam olarak yerine getiremediği için sürekli eşiyle sorun yaşayan birisi gibi. Hayatta rollerimizin gereklerini yerine getirebildiğimiz ölçüde sağlıklı kişiliğe ve mutlu bir hayata sahip olabiliriz.
Hayatta kendimizi ve sorumluluklarımızı tanımlamak ve nerede ne yapacağımızı kestirebilmek için rollerimizin ve gereklerinin farkında olmak önemli.Kişi üstlendiği rolün gereklerini tam olarak yerine getiriyorsa, hiç kimsenin rolüne ait replikleri hatırlatmasına gerek kalmayacaktır. Ama kişi üstlendiği rolü yeterince oynayamıyorsa o zaman ya sürekli uyarılar alacak ya da onun rolünü bir başkası üstlenmek zorunda kalacaktır ki bu da her iki taraf içinde ciddi sıkıntılar doğurur.
Örneğin;
Bir annenin eşi çocuklarına karşı babalık rolünü yeterince yapmıyor/yapamıyorsa, bu anne aynı zamanda babanın da rolünü eline almak zorunda kalacaktır. İşte bütün sıkıntı da buradan doğmaktadır. Anne rolünden baba rolüne geçiş oldukça zordur ve asla aynı işlevsellikte olmayacaktır.
Böyle bir duruma maruz kalan çocuk ta baba ile olan tüm ilişkilerinde kafa karışıklığı ve eksiklikler yaşayacaktır. Büyüyüp yetişkin olduğunda ise erkekse babası gibi rolünü eksik oynayacak ya da annesi gibi iki kişilik rol oynayacaktır. Oynadığımız rollerimiz kendi hayatımızı olduğu kadar, çevremizdekilerin hayatını da doğrudan veya dolaylı olarak etkilemektedir.Hayatımız boyunca oynadığımız roller bizim kendi hayatımızı düzene koyup, nerede nasıl davranacağımızı belirlerken, çocuklarımızı da ileriki yaşamlarında hangi rolleri nasıl üstlenecekleri konusunda önemli birer hayat kılavuzu olmaktadır.
Yukarıda da belirttiğim gibi, her bireyin doğduğu andan itibaren otomatik olarak üstlenmesi gereken rolleri var, dünyaya geldiğimiz andan itibaren toplumun bir ferdi, ailenin bir üyesiyizdir. Ferdi olduğumuz topluma karşı görev ve sorumluluklarımız var ve bunları öğreneceğimiz yer de ailemizdir. Ailenin bir üyesi, çocuğu olarak üstleneceğimiz rollerimizi de yine aile içinde ki görüp gözlemlediklerimizden öğreniriz. Çocuk penceresinden baktığımızda; evet ebeveynler çocuklarına bakmakla yükümlüdür, ama aynı zamanda da hayattaki rollerine hazırlamakla yükümlüdür.
Fakat biz ebeveynler, çocukların rollerini üstlenmelerine izin vermeyip onların yerine de rollerini oynamaya kalkışırsak sonuçlarından da şikâyetçi olmamalıyız.
Çocuğumuza, çocuk olmanın da bir sorumluluğu olduğunu; ailemizin bir ferdi olarak görev ve sorumlulukları olduğunu, torun olarak, yeğen olarak, kuzen olarak, abla-ağabey-kardeş olarak rolleri olduğunu öğretmeliyiz. Okula başladığında öğrenci olarak rolleri olduğunu ve rollerinin gereklerini yapmaları konusunda gerekli becerileri kazandırmalıyız. Sorumluluklar konusunda doğru rol model olmalıyız ve çocuklarımıza bu davranışları edinmelerine rehberlik etmeliyiz.
Onlar hayatın devamlılığına dair bu rollerini benimsediklerinde ne ödevlerini yap demek zorunda kalırız, ne de hadi odanı topla çocuğum demek zorunda kalırız. Biliriz ki o da tıpkı biz ebeveynleri gibi üstlendiği rolleri ve bu rollerin verdiği sorumlulukları yerine getirir.
Düşünün bir, herkes üzerine aldığı rollerin gereğini olması gerektiği gibi yerine getirse; anne, baba, eş, arkadaş, çocuk, çalışan olarak. O zaman dünya ne kadar yaşanılası bir yer olurdu. Ne kadar beklentilerimizi karşılayan muhataplarımız olurdu. Ne kadar mutlu ve sağlam ilişkilerimiz olurdu.
Eee o zaman başkalarının rollerini yapmasını beklemek yerine ya da sürekli birilerine repliklerini hatırlatmak yerine bizler kendimizle başlayalım işe. İğneyi önce kendimize batıralım, görelim neler dökülecek eteğimize... Acaba biz rollerimizi ne kadar iyi yapıyoruz bir dış gözle bakalım kendimize.
Biz kendi rollerimizi tam olarak yapalım, işte o zaman değişime de bir ışık yakmış oluruz. Olur ya bu ışık tüm çevreyi sarmalar da, dünyayı aydınlatır, kim bilir…
Hep beklemeyelim, bazen de ilk adımı biz atalım.
Sizleri bilmem,ama ben, kendi adıma o kadaaar çok rol üstlenmişim ki hayatta … Alnımızın akıyla üstlendiğimiz tüm rollerin gereğini yapmış olarak ineriz hayat sahnesinden inşallah.
Şu zorlu hayat sahnesinde rollerimiz ve repliklerimizi kimse hatırlatmadan layıkıyla yapabilmek dileğiyle…
Sahne hepimizin, başarılı oyunlar diliyorum..