scale up vize
scale up vize
Doğan Bekin -Araştırmacı Yazar, YRP İstanbul Milletvekili
Köşe Yazarı
Doğan Bekin -Araştırmacı Yazar, YRP İstanbul Milletvekili
 

Amerika'nın vize politikasını nasıl okumalı

Amerika’nın Irak ve Suriye’deki yeni jeopolitik nüfuzu, Türkiye ve İran ’ın ekonomik ve siyasi yakınlaşmasını ve keza bu ülkeler ile Rusya arasındaki bölgesel mevcudiyete yönelik iş birliğini sınırlamaya yöneliktir. ABD , Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’de oluşturmaya çalıştığı yeni gevşek yapılanmanın Türkiye, İran ve Rusya yakınlaşmasıyla iğdiş edilebileceği vehmi ile özellikle netameli konularda Türkiye’nin daha fazla mesafe almasını önlemek amacıyla “vize” konusunda hamle başlatması hiç de sürpriz sayılmamalıdır. Bu, bir bakıma bölgeye münhasır tek egemen potansiyel güç üstünlüğüne sahip olduğunu vize işaretiyle hatırlatma babından Türkiye’yi yeniden itaat politikası eksenine zorlamaya yönelik temporal bir gösteri niteliğinde olsa gerek.   ABD’nin, Kuzey Doğu Suriye’de, özellikle Ayn el Arap (Kobani) satranç tahtası üzerindeki çok önceden hazırladığı jeopolitik ve jeostratejik güç hamlesine zamansız yakalanan hükümet, ABD’nin Suriye’deki küresel statüsünü ve en önemlisi enerji kaynaklarına yönelik oluşturmaya çalıştığı Kuzey Suriye koridorunun doğu aksının şekillenmesine doğrudan katkı yapmıştır. Özellikle, Suriye’de vücut bulan DEAŞ’ın, geçmişte Kobani aksına yönlendirilmesi ve bu bölgeyi işgal etmeye kalkışması pek tesadüfi olmasa gerek. Bu aks üzerine hakimiyet oluşturabilmek ve oraya güç kaydırabilmek için CENTCOM’un ortaya koyduğu stratejik hamle ile kilit önemindeki bölgeyi kısa sürede çembere alması dikkat çekicidir. Ne yazık ki, Türkiye açısından Kuzey Suriye politikasının en önemli fragman ayağı sayılan Kuzey Doğu Suriye’de inisiyatif tamamen ABD’nin kontrolüne kaptırılmıştır. Bu yeni jeopolitik eksen, sadece oradaki insanlar için kalkan görevi görmek amaçlı değildir. ABD’nin sürekli olarak “güvenli bölge” (security zone) kavramından uzak durması, aslında Kuzey Suriye’deki yeni kuşak projesinin bir gereğidir. Türkiye, Kobani politikası ile Kuzey Doğu Suriye’de hakimiyeti tamamen ABD güdümündeki unsurlara altın tepside sunmuştur. Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan ’ın Kobani yanılgısına vurgu yapması buna yöneliktir. Eğer ki Türkiye Kuzey Batı Suriye konusunda daha geç adım atmış olsa idi, Kuzey Suriye’nin yeni kuşak projesi ABD eliyle yürürlüğe girecek ve Akdeniz’e kadar uzanacak hat üzerinde yeni enerji koridoru ortaya çıkacak idi. Bu durum, Türkiye’nin enerji koridorunun etkisizleşmesi ve Kuzey Suriye’deki yeni koridorun ön plana çıkması söz konusu olacaktı. Kuzey Suriye’nin tamamen yeni yapılanma için YPG unsurlarının kontrolü altına girmesi ABD’nin işini epey kolaylaştıracağı bir gerçektir. Bu durum ister istemez Rusya’yı da çok yakından ilgilendiren bir konu olduğundan, İdlib operasyonunda Türkiye ve Rusya’nın ortak çıkarlarının ön plana çıktığı bir bölge olmasından hareketle iş birliğini kolaylaştırıcı olmuştur.   ABD’nin İran’a yönelik JCPOA anlaşmasını yeniden gündeme getirmesi üzerine, söz konusu belgeyi imzalayan taraflardan Birleşik Krallık, Fransa, Almanya , Rusya veÇin ’in aynı kaygıları ister istemez bu ülkenin İran Devrim Muhafızları’nı terör örgütü listesine almasına yöneltmiştir. Bütün bu gelişmeler yaşanırken, Türkiye ile ABD arasında yaşanan vize krizinin uzun vadeli olması söz konusu olmamakla birlikte, Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’de ortaya çıkan yeni volkanik durumun nasıl bir sonuç vereceği ise doğrusu merak konusudur. Bu konuda, Türkiye’nin takip edeceği politika ön plana çıkmaktadır. Türkiye’nin, yeni senaryolar karşısında yeniden “vesayet ve teslimiyetçi politika” yerine “hegemonya-karşıtı” politikayı yeğlemesi ve sağlam duruş ortaya koyması büyük önem arz etmektedir.
Ekleme Tarihi: 14 Ekim 2017 - Cumartesi

Amerika'nın vize politikasını nasıl okumalı

Amerika’nın Irak ve Suriye’deki yeni jeopolitik nüfuzu, Türkiye ve İran ’ın ekonomik ve siyasi yakınlaşmasını ve keza bu ülkeler ile Rusya arasındaki bölgesel mevcudiyete yönelik iş birliğini sınırlamaya yöneliktir.

ABD , Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’de oluşturmaya çalıştığı yeni gevşek yapılanmanın Türkiye, İran ve Rusya yakınlaşmasıyla iğdiş edilebileceği vehmi ile özellikle netameli konularda Türkiye’nin daha fazla mesafe almasını önlemek amacıyla “vize” konusunda hamle başlatması hiç de sürpriz sayılmamalıdır. Bu, bir bakıma bölgeye münhasır tek egemen potansiyel güç üstünlüğüne sahip olduğunu vize işaretiyle hatırlatma babından Türkiye’yi yeniden itaat politikası eksenine zorlamaya yönelik temporal bir gösteri niteliğinde olsa gerek.
 

ABD’nin, Kuzey Doğu Suriye’de, özellikle Ayn el Arap (Kobani) satranç tahtası üzerindeki çok önceden hazırladığı jeopolitik ve jeostratejik güç hamlesine zamansız yakalanan hükümet, ABD’nin Suriye’deki küresel statüsünü ve en önemlisi enerji kaynaklarına yönelik oluşturmaya çalıştığı Kuzey Suriye koridorunun doğu aksının şekillenmesine doğrudan katkı yapmıştır.

Özellikle, Suriye’de vücut bulan DEAŞ’ın, geçmişte Kobani aksına yönlendirilmesi ve bu bölgeyi işgal etmeye kalkışması pek tesadüfi olmasa gerek. Bu aks üzerine hakimiyet oluşturabilmek ve oraya güç kaydırabilmek için CENTCOM’un ortaya koyduğu stratejik hamle ile kilit önemindeki bölgeyi kısa sürede çembere alması dikkat çekicidir.

Ne yazık ki, Türkiye açısından Kuzey Suriye politikasının en önemli fragman ayağı sayılan Kuzey Doğu Suriye’de inisiyatif tamamen ABD’nin kontrolüne kaptırılmıştır. Bu yeni jeopolitik eksen, sadece oradaki insanlar için kalkan görevi görmek amaçlı değildir. ABD’nin sürekli olarak “güvenli bölge” (security zone) kavramından uzak durması, aslında Kuzey Suriye’deki yeni kuşak projesinin bir gereğidir.

Türkiye, Kobani politikası ile Kuzey Doğu Suriye’de hakimiyeti tamamen ABD güdümündeki unsurlara altın tepside sunmuştur. Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan ’ın Kobani yanılgısına vurgu yapması buna yöneliktir. Eğer ki Türkiye Kuzey Batı Suriye konusunda daha geç adım atmış olsa idi, Kuzey Suriye’nin yeni kuşak projesi ABD eliyle yürürlüğe girecek ve Akdeniz’e kadar uzanacak hat üzerinde yeni enerji koridoru ortaya çıkacak idi.

Bu durum, Türkiye’nin enerji koridorunun etkisizleşmesi ve Kuzey Suriye’deki yeni koridorun ön plana çıkması söz konusu olacaktı. Kuzey Suriye’nin tamamen yeni yapılanma için YPG unsurlarının kontrolü altına girmesi ABD’nin işini epey kolaylaştıracağı bir gerçektir. Bu durum ister istemez Rusya’yı da çok yakından ilgilendiren bir konu olduğundan, İdlib operasyonunda Türkiye ve Rusya’nın ortak çıkarlarının ön plana çıktığı bir bölge olmasından hareketle iş birliğini kolaylaştırıcı olmuştur.
 

ABD’nin İran’a yönelik JCPOA anlaşmasını yeniden gündeme getirmesi üzerine, söz konusu belgeyi imzalayan taraflardan Birleşik Krallık, Fransa, Almanya , Rusya veÇin ’in aynı kaygıları ister istemez bu ülkenin İran Devrim Muhafızları’nı terör örgütü listesine almasına yöneltmiştir.

Bütün bu gelişmeler yaşanırken, Türkiye ile ABD arasında yaşanan vize krizinin uzun vadeli olması söz konusu olmamakla birlikte, Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’de ortaya çıkan yeni volkanik durumun nasıl bir sonuç vereceği ise doğrusu merak konusudur. Bu konuda, Türkiye’nin takip edeceği politika ön plana çıkmaktadır.

Türkiye’nin, yeni senaryolar karşısında yeniden “vesayet ve teslimiyetçi politika” yerine “hegemonya-karşıtı” politikayı yeğlemesi ve sağlam duruş ortaya koyması büyük önem arz etmektedir.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve turkishpress.co.uk sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.