Ailesi Yıkılınca Bir Millet
Daha büyük bir musibet aramasın, ailesi yıkılmış bir millet. Bundan daha çetin bir
felaket beklemesin, ocakları sönmüş bir cemiyet. Bugün tüm silahlarıyla ailemizi
parçalamak, ocağımızı söndürmek için uğraşanların tek bir gayesi var ki, bu milletin inancını
ve ideallerini öğrendiği ocağını elinden almak ve bu kutlu ocağı söndürmektir.
Ailesi yıkılınca bir millet, kendi öz evlatlarını garbın kirli ideolojilerine, onun ahlaksız
yaşam biçimine ve kirli emellerine kendi elleriyle teslim eder. Gözünden esirgediği, bin bir
meşakkatle büyüttüğü ciğer pareleri kendilerine diken düşmanına gül oluverir. Atasından,
töresinden, inancından ve değerlerinden uzaklaşıverir. Ruhunu ve kalbini besleyen duygu bağı
kopar gider.
Ailesi yıkılınca bir millet, birbirine karşı muhabbet bağını kaybeder. Bu öyle bir bağdır
ki insanın saadeti için olmazsa olmazdır. Bakınız batı toplumları bireycilik belasının yol açtığı
intiharlarla, toplu katliamlarla tükenip gidiyor. Aile, konuşma, paylaşma, korunma ve güven
duyma fırsatı verir tüm fertlerine. Modern toplumlardaki yalnızlık en belalı hastalıklardan biri
değil mi?
Ailesi yıkılınca bir milletin, kültürü ve medeniyeti de yıkılır. Çünkü aile, milletin
kültürünün ve değerlerinin milletin evlatlarına aktarıldığı ve öğretildiği yerdir. Yani
aile bir medeniyet mektebidir. Kültürün ve medeniyetin çocuklara ve gençlere
öğretilmesi ise milletlerin yaşaması ve özgür kalması demektir. Kendi kültür ve
medeniyetini duymayan çocukların yüreği başka kültürlerin esareti altına girer.
Ailesi yıkılınca bir millet, hazan mevsiminde rüzgârın savurduğu yapraklar misali
savrulur. Onun ve fertlerinin kaderi artık rüzgârın elindedir. Rüzgâr ne tarafa eserse
yapraklarda o tarafa gitmek mecburiyetindedir. Aile, bizi besleyen kaynaktır. Aile bir
olmanın, birlik olmanın, bir ideal, bir amaç, bir inanç taşımanın öğrenildiği ve öğretildiği yerdir.
Ailesi yıkılmış bir milletin çocukları, ecdadından getirdiği üstün yeteneklerini ve
ideallerini yaşama ve yaşatma kabiliyetini kaybeder. Zira bozucu ve çürütücü modern
dünya sahnesinde aile dışında çocuğa, taşıdığı ulvi ruhun ve mirasın değerini anlatacak
başka bir kurum kalmamıştır. Okul derseniz, o çocukların kalbinden ziyade aklıyla meşgul.
Bugün ki okulun bizzat kendisi, öz medeniyetine ve tarihine hor gözle bakmaktadır, kendi öz
medeniyetine el olmuştur.
Ailesi yıkılınca bir milletin, masum yavruları da yıkılır, yok olur gider. Bunun
kanıtlarını görmek isterseniz suça bulaşan, madde kullanan, intihar eden çocukların
sayısındaki artışa bakmanız yeterli olur. Hayatının en güzel çağında daha ilk baharında
solup gidiyor çiçeklerimiz, yavrularımız, ciğerparelerimiz.
Yaşama, umuda, ideallerine ve Rabbine bağlı olması gereken çocuklar, maddenin ve hazların kölesi oluyor.
Ailesi yıkılmış, en önemli kurumu elinden alınmış bir milletin başkaca düşmana ihtiyacı
bulunmamaktadır. Zira bozulma da düzelme de aileden başlar. Cemiyeti yapan da onu
yıkanda ailedir. Derelerin, çayların, nehirlerin denizi beslediği gibi aile de toplumu ve milleti
besler. Her fert aileden aldığı değer, terbiye ve ahlakla dahil olur milletine ve cemiyetine.
Ailesi çürümüş bir milletin büyük ideallere, büyük hedeflere sahip olması beklenemez.
Çağlar açıp çağlar kapatmış, adaletiyle yüzlerce yıl cihana hükmetmiş şanlı ecdadımızı
yetiştiren, onlara büyük idealler aşılayan, iman cevherini ve yüksek ahlak değerlerini
veren ata ocakları, aileleriydi.
Milli şairimiz Mehmet Akif’in dediği gibi “Yurdumuzun üstünde tüten en son ocak”
sönmeden umudumuz bakidir. Lakin bugün ailemiz büyük tehdit ve tehlike altındadır.
Her türlü hile ve desise ile bu hayati kurum değersizleştirilmek ve yıkılmak
istenmektedir. Zira düşmanlarımız çok iyi bilmektedirler ki aile yıkılırsa diğer yıkılışlar
peşinden gelir.
Vesselam…
Daha büyük bir musibet aramasın, ailesi yıkılmış bir millet. Bundan daha çetin bir
felaket beklemesin, ocakları sönmüş bir cemiyet. Bugün tüm silahlarıyla ailemizi
parçalamak, ocağımızı söndürmek için uğraşanların tek bir gayesi var ki, bu milletin inancını
ve ideallerini öğrendiği ocağını elinden almak ve bu kutlu ocağı söndürmektir.
Ailesi yıkılınca bir millet, kendi öz evlatlarını garbın kirli ideolojilerine, onun ahlaksız
yaşam biçimine ve kirli emellerine kendi elleriyle teslim eder. Gözünden esirgediği, bin bir
meşakkatle büyüttüğü ciğer pareleri kendilerine diken düşmanına gül oluverir. Atasından,
töresinden, inancından ve değerlerinden uzaklaşıverir. Ruhunu ve kalbini besleyen duygu bağı
kopar gider.
Ailesi yıkılınca bir millet, birbirine karşı muhabbet bağını kaybeder. Bu öyle bir bağdır
ki insanın saadeti için olmazsa olmazdır. Bakınız batı toplumları bireycilik belasının yol açtığı
intiharlarla, toplu katliamlarla tükenip gidiyor. Aile, konuşma, paylaşma, korunma ve güven
duyma fırsatı verir tüm fertlerine. Modern toplumlardaki yalnızlık en belalı hastalıklardan biri
değil mi?
Ailesi yıkılınca bir milletin, kültürü ve medeniyeti de yıkılır. Çünkü aile, milletin
kültürünün ve değerlerinin milletin evlatlarına aktarıldığı ve öğretildiği yerdir. Yani
aile bir medeniyet mektebidir. Kültürün ve medeniyetin çocuklara ve gençlere
öğretilmesi ise milletlerin yaşaması ve özgür kalması demektir. Kendi kültür ve
medeniyetini duymayan çocukların yüreği başka kültürlerin esareti altına girer.
Ailesi yıkılınca bir millet, hazan mevsiminde rüzgârın savurduğu yapraklar misali
savrulur. Onun ve fertlerinin kaderi artık rüzgârın elindedir. Rüzgâr ne tarafa eserse
yapraklarda o tarafa gitmek mecburiyetindedir. Aile, bizi besleyen kaynaktır. Aile bir
olmanın, birlik olmanın, bir ideal, bir amaç, bir inanç taşımanın öğrenildiği ve öğretildiği yerdir.
Ailesi yıkılmış bir milletin çocukları, ecdadından getirdiği üstün yeteneklerini ve
ideallerini yaşama ve yaşatma kabiliyetini kaybeder. Zira bozucu ve çürütücü modern
dünya sahnesinde aile dışında çocuğa, taşıdığı ulvi ruhun ve mirasın değerini anlatacak
başka bir kurum kalmamıştır. Okul derseniz, o çocukların kalbinden ziyade aklıyla meşgul.
Bugün ki okulun bizzat kendisi, öz medeniyetine ve tarihine hor gözle bakmaktadır, kendi öz
medeniyetine el olmuştur.
Ailesi yıkılınca bir milletin, masum yavruları da yıkılır, yok olur gider. Bunun
kanıtlarını görmek isterseniz suça bulaşan, madde kullanan, intihar eden çocukların
sayısındaki artışa bakmanız yeterli olur. Hayatının en güzel çağında daha ilk baharında
solup gidiyor çiçeklerimiz, yavrularımız, ciğerparelerimiz.
Yaşama, umuda, ideallerine ve Rabbine bağlı olması gereken çocuklar, maddenin ve hazların kölesi oluyor.
Ailesi yıkılmış, en önemli kurumu elinden alınmış bir milletin başkaca düşmana ihtiyacı
bulunmamaktadır. Zira bozulma da düzelme de aileden başlar. Cemiyeti yapan da onu
yıkanda ailedir. Derelerin, çayların, nehirlerin denizi beslediği gibi aile de toplumu ve milleti
besler. Her fert aileden aldığı değer, terbiye ve ahlakla dahil olur milletine ve cemiyetine.
Ailesi çürümüş bir milletin büyük ideallere, büyük hedeflere sahip olması beklenemez.
Çağlar açıp çağlar kapatmış, adaletiyle yüzlerce yıl cihana hükmetmiş şanlı ecdadımızı
yetiştiren, onlara büyük idealler aşılayan, iman cevherini ve yüksek ahlak değerlerini
veren ata ocakları, aileleriydi.
Milli şairimiz Mehmet Akif’in dediği gibi “Yurdumuzun üstünde tüten en son ocak”
sönmeden umudumuz bakidir. Lakin bugün ailemiz büyük tehdit ve tehlike altındadır.
Her türlü hile ve desise ile bu hayati kurum değersizleştirilmek ve yıkılmak
istenmektedir. Zira düşmanlarımız çok iyi bilmektedirler ki aile yıkılırsa diğer yıkılışlar
peşinden gelir.
Vesselam…