scale up vize
scale up vize
Prof. Dr. Ömer Atalar
Köşe Yazarı
Prof. Dr. Ömer Atalar
 

DEPREM ÇİÇEĞİ

İnsanı sevgi yaşatır, kin ve haset öldürür. Korkunç bir facianın sonrasında ayakta olmanın hamdını yeterince yerine getiremesek te lafzımızla çok şükür diyebildiğimiz için çok şükür. Mevla’m deprem ile uyanmayı, tövbe ile yüzümüzü kendisine dönmeyi ve emirlerine muti olmayı nasip eylesin. Acılar taze, yaralar henüz kapanmadı. Haline şükreden de var isyan eden de. Herkes sütüne yakışanı yapıyor bu âlemde. Bu kadar nimet içerisinde şükrümüz az diyen de var, şikâyet etmekten şükre vakti olmayan da. Her meseleye güzel bakan da var gülü dikene bakmaktan göremeyen de. Üzüntümüz göz bebeğinin önüne toplu iğne başını getirip önündeki dağları göremeyen, manzaradan mahrum fakirlere. Bu kadar büyük bir felaketin ardından gördük ki asıl afet evin yıkılması değil, gönlün yıkılması. Dünyadır elbet hepimiz gideceğiz bir gün erken, bir gün geç. Dünyanın evi yıkılır, sonra yine yapılır da bir insanın kalp evi yıkılmışsa iflahı zor. Depremzededen daha vahim olanı gönül evi yıkılanı. Dil, beyti Huda’dır diyor ya şair. Dil yani gönül, Allah’ın evi, nurunun tecelligâhıdır. İşte o ev yerle yeksan olursa asıl felaket odur. Rabbim hepimizi muhafaza buyursun. Ancak üzülerek müşahede ettik ki az da olsa böyle tipler yine sahne aldı. Bu acıyı ırkçılıkla, mezheple, meşreple, coğrafya ile siyaseten, ticareten veya bilmem hangi menfaatçi ve nefsani sebeple kullanan kim varsa ona üzülüyorum. Gönül yurdu yıkılmış, kalbi depremle tarumar olmuş zavallılar. Halkı da sözde kışkırtmaya ve kandırmaya çalışıyorlar. Ona buna çamur atmak için elleri kadar ağızlarının da çamur içerisinde olduğunu dahi fark edemiyorlar. Yazının başında dedik ya kin ve haset öldürür diye. Bu zevatlar kalplerini öldürdüklerini yazık ki göremiyorlar. Neyse bırakalım onları, çamurlarında oynamaya devam etsinler demiyorum. “Çamurlarına taş atmayalım üstümüze sıçrar” diye düşünüyorum. Yine de dua edelim… “Biz işimize bakalım” derdi bir büyüğüm. Büyük sözü dinleyelim ve işimize bakalım. Sevelim, sevilelim, iyilikleri, güzellikleri görelim. Sevelim ki yaşayalım, daha önemlisi yaşatalım. Güzelliklerden çok çirkinlik görüyor isek bunu nefsimizin kusuru bilip, Mevla’mıza tövbe edelim. Güzel görmek, güzel bakmak için çokça niyaz edelim. Depremler sonrası birçok madenin cevherin zuhuratı olur deniliyor. Bendeniz bunu maddi planda olduğu kadar manevi boyutuyla da yorumluyorum. Bakınız ne cevherler zuhur etti. UMKE görevlisi bacımız, Suriyeli Mahmut gardaşımız, ismini bilmediğimiz nice kahramanımız, bizi deprem gibi silkeledi kendimize getirdi. Bence bunlar bizim nadide Deprem Çiçeklerimiz… Biliyor musunuz bir tohum kırarken kabuğunu, depremden daha büyük bir güç ve sarsıntı meydana getiriyor. Ve incecik bir çimen, üstündeki betonunu fizik kurallarını zorlayarak, O’nun kudreti ile delip güneşle buluşabiliyor. Kar çiçekleri her çiçekten farklı. Ama o da karın altından ne büyük bir zelzele ile kaldırarak başını hayata merhaba diyebiliyor. Nazarı ibretle bakabilsek âleme,ne büyük depremlerle ne müthiş cevherler bilinmez karanlıklardan fışkırarak bize “merhaba” diyor. “Merhaba, sahibinin kendisine merhabasıdır” der Fethi Gemuhluoğlu. Ne derin bir mana… Bakana değil, görene anlayana. Depreme böyle bakınca kendi şahsımda gönül hanemi silkeleyip uyanmalı, ondaki cevheri parlatmalı ve merhaba dedirtmeliyim diyorum Sahibine. Her yeni güne ve yeni başlangıca kavuşturana merhaba. Doğan güneşe, çiçeğe, böceğe bütün yaratılana, sahibinin sanatını idrak ile seyrederek merhaba. Sonrasında hep şükür, çok şükür lafzen, bedenen ve kalben gereğiyle bin şükür. Verdiği bütün ikram ve ihsan gibi deprem çiçeklerini gösterene sonsuz hamd-u sena… “Seyreyle güzel Kudret-i Mevla neler eyler” diyor ya Alvarlı Efe Hazretleri. Seyreyle işte güzelim. Sen Güzel’i kudretiyle seyreyle… Baki selam ve daim muhabbetlerimle. (24 Ocak 2020, El Aziz Depreminin ardından: Ölenlere rahmet, kalanlara sabır, yaralılara şifa, arayan soran ve yardıma koşanlara şükranla…)
Ekleme Tarihi: 08 Şubat 2020 - Cumartesi

DEPREM ÇİÇEĞİ

İnsanı sevgi yaşatır, kin ve haset öldürür. Korkunç bir facianın sonrasında ayakta olmanın hamdını yeterince yerine getiremesek te lafzımızla çok şükür diyebildiğimiz için çok şükür. Mevla’m deprem ile uyanmayı, tövbe ile yüzümüzü kendisine dönmeyi ve emirlerine muti olmayı nasip eylesin.

Acılar taze, yaralar henüz kapanmadı. Haline şükreden de var isyan eden de. Herkes sütüne yakışanı yapıyor bu âlemde. Bu kadar nimet içerisinde şükrümüz az diyen de var, şikâyet etmekten şükre vakti olmayan da. Her meseleye güzel bakan da var gülü dikene bakmaktan göremeyen de. Üzüntümüz göz bebeğinin önüne toplu iğne başını getirip önündeki dağları göremeyen, manzaradan mahrum fakirlere.

Bu kadar büyük bir felaketin ardından gördük ki asıl afet evin yıkılması değil, gönlün yıkılması. Dünyadır elbet hepimiz gideceğiz bir gün erken, bir gün geç. Dünyanın evi yıkılır, sonra yine yapılır da bir insanın kalp evi yıkılmışsa iflahı zor. Depremzededen daha vahim olanı gönül evi yıkılanı. Dil, beyti Huda’dır diyor ya şair. Dil yani gönül, Allah’ın evi, nurunun tecelligâhıdır. İşte o ev yerle yeksan olursa asıl felaket odur. Rabbim hepimizi muhafaza buyursun.

Ancak üzülerek müşahede ettik ki az da olsa böyle tipler yine sahne aldı. Bu acıyı ırkçılıkla, mezheple, meşreple, coğrafya ile siyaseten, ticareten veya bilmem hangi menfaatçi ve nefsani sebeple kullanan kim varsa ona üzülüyorum. Gönül yurdu yıkılmış, kalbi depremle tarumar olmuş zavallılar. Halkı da sözde kışkırtmaya ve kandırmaya çalışıyorlar. Ona buna çamur atmak için elleri kadar ağızlarının da çamur içerisinde olduğunu dahi fark edemiyorlar. Yazının başında dedik ya kin ve haset öldürür diye. Bu zevatlar kalplerini öldürdüklerini yazık ki göremiyorlar. Neyse bırakalım onları, çamurlarında oynamaya devam etsinler demiyorum. “Çamurlarına taş atmayalım üstümüze sıçrar” diye düşünüyorum. Yine de dua edelim…

“Biz işimize bakalım” derdi bir büyüğüm. Büyük sözü dinleyelim ve işimize bakalım. Sevelim, sevilelim, iyilikleri, güzellikleri görelim. Sevelim ki yaşayalım, daha önemlisi yaşatalım. Güzelliklerden çok çirkinlik görüyor isek bunu nefsimizin kusuru bilip, Mevla’mıza tövbe edelim. Güzel görmek, güzel bakmak için çokça niyaz edelim.

Depremler sonrası birçok madenin cevherin zuhuratı olur deniliyor. Bendeniz bunu maddi planda olduğu kadar manevi boyutuyla da yorumluyorum. Bakınız ne cevherler zuhur etti. UMKE görevlisi bacımız, Suriyeli Mahmut gardaşımız, ismini bilmediğimiz nice kahramanımız, bizi deprem gibi silkeledi kendimize getirdi. Bence bunlar bizim nadide Deprem Çiçeklerimiz… Biliyor musunuz bir tohum kırarken kabuğunu, depremden daha büyük bir güç ve sarsıntı meydana getiriyor. Ve incecik bir çimen, üstündeki betonunu fizik kurallarını zorlayarak, O’nun kudreti ile delip güneşle buluşabiliyor. Kar çiçekleri her çiçekten farklı. Ama o da karın altından ne büyük bir zelzele ile kaldırarak başını hayata merhaba diyebiliyor. Nazarı ibretle bakabilsek âleme,ne büyük depremlerle ne müthiş cevherler bilinmez karanlıklardan fışkırarak bize “merhaba” diyor. “Merhaba, sahibinin kendisine merhabasıdır” der Fethi Gemuhluoğlu. Ne derin bir mana… Bakana değil, görene anlayana.

Depreme böyle bakınca kendi şahsımda gönül hanemi silkeleyip uyanmalı, ondaki cevheri parlatmalı ve merhaba dedirtmeliyim diyorum Sahibine. Her yeni güne ve yeni başlangıca kavuşturana merhaba. Doğan güneşe, çiçeğe, böceğe bütün yaratılana, sahibinin sanatını idrak ile seyrederek merhaba. Sonrasında hep şükür, çok şükür lafzen, bedenen ve kalben gereğiyle bin şükür. Verdiği bütün ikram ve ihsan gibi deprem çiçeklerini gösterene sonsuz hamd-u sena…

“Seyreyle güzel Kudret-i Mevla neler eyler” diyor ya Alvarlı Efe Hazretleri. Seyreyle işte güzelim. Sen Güzel’i kudretiyle seyreyle…

Baki selam ve daim muhabbetlerimle.

(24 Ocak 2020, El Aziz Depreminin ardından: Ölenlere rahmet, kalanlara sabır, yaralılara şifa, arayan soran ve yardıma koşanlara şükranla…)
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve turkishpress.co.uk sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.