Reklam kod içeriği yüklenmemiş.
Aslıhan Toksoy
Köşe Yazarı
Aslıhan Toksoy
 

Kumarın Sessiz Tırmanışı: Gençler Dijital Bahis Ve “Oyun İçi” Tuzakların Hedefinde

Kumar, insanlık tarihi kadar eski bir alışkanlık. Kelime, Arapça ḳimār/ḳumār (قمار) kökünden gelir ve “talih oyunu” anlamını taşır. Türkçeye de bu biçimiyle geçmiştir. Yazılı kaynaklarda en eski örneği “Mukaddimetü’l-Edeb” adlı eserde “ḳımar oynaştılar” ifadesiyle görülürken, “kumarbaz” sözcüğüne 1501 tarihli Câmi-ül Fürs’ta rastlanır. Yani kumar kavramı hem dilimizde hem de kültürel belleğimizde yüzyıllardır var. Tarihte kumarın izleri farklı coğrafyalarda kendini gösterdi. Eski Mısır’da zar oyunları, Roma’da gladyatör dövüşleri üzerine yapılan bahisler, Çin’de çekiliş benzeri talih oyunları bu alışkanlığın ilk örnekleriydi. Zamanla kumar, eğlenceyi aşarak devletlerin gelir elde ettiği bir araca dönüştü. 15. yüzyılda İtalya’da başlayan ilk resmi piyangolar kısa sürede Avrupa’ya yayıldı. Hollanda ve Fransa 16. yüzyılda piyango sistemini devlet bütçesinin parçası haline getirdi. İngiltere, 18. yüzyılda at yarışlarını kurumsallaştırarak modern bahis kültürünün temelini attı. 1. yüzyılda kumar artık küresel bir endüstri haline gelmeye başlamıştı. Monako’daki Monte Carlo Casino, Avrupa aristokrasisinin uğrak noktası olurken, ABD’nin Nevada eyaletinde 1931’de çıkarılan yasa Las Vegas’ın doğuşunu hazırladı. Las Vegas kısa sürede “dünyanın kumar başkenti” haline gelirken, Atlantik kıyısında Atlantic City de büyük bir merkez olarak öne çıktı. Asya’da ise Makao, 20. yüzyılda Portekiz sömürgesi döneminde serbest bırakılan kumarhaneler sayesinde hızla büyüdü ve bugün Las Vegas’tan daha büyük bir kumar ekonomisi barındırıyor. Dünyada bazı ülkeler kumarı resmi olarak yasallaştırıp kontrol ederken, diğerleri tamamen yasakladı. Suudi Arabistan, Pakistan, Endonezya gibi ülkelerde kumar kesin yasak kapsamındadır. Japonya’da ise “pachinko” salonları gibi gri alanlar hâlâ tartışma konusudur. Bu tablo, kumarın kültürel ve dini farklılıklara göre her ülkede ayrı bir konum kazandığını gösteriyor. Türkiye’de kumarın geniş kitlelerle buluşması Cumhuriyet’in erken dönemine rastlar. 1926’da çıkarılan bir kanunla Türk Tayyare Cemiyeti’ne piyango düzenleme yetkisi verildi ve Tayyare Piyangosu adıyla ilk çekilişler yapıldı. Elde edilen gelirler uçak alımı, sağlık ve sosyal hizmetler için kullanılıyor, toplumun ilgisi hızla artıyordu. 5 Temmuz 1939’da çıkarılan 3670 sayılı kanun ile Milli Piyango İdaresi kuruldu ve piyango resmen devlet eliyle yürütülen bir şans oyunu haline geldi. Bu düzenleme Maliye Bakanlığı’nın sorumluluğu altında gerçekleşti. Yılbaşı çekilişleri kısa sürede bir gelenek haline gelirken, toplumda “şansa dayalı kolay kazanç” fikri de yerleşmeye başladı. Milli Piyango’nun ardından Spor Toto ve at yarışları gibi resmi şans oyunları devreye girdi. Böylece devlet denetiminde bir “şans oyunları kültürü” oluştu. Ancak 2000’li yıllardan itibaren tablo tamamen değişti. İnternetin yaygınlaşmasıyla birlikte yasadışı bahis siteleri, cep telefonları üzerinden kolayca ulaşılabilir hale geldi. Bu da gençlerin kumarla çok daha erken yaşlarda tanışmasına ve bağımlılığın hızla yayılmasına yol açtı. Bugün kumar, antik çağların zar oyunlarından çok uzak; artık algoritmaların ve reklam stratejilerinin yönlendirdiği dijital bir endüstri. Ama özünde aynı: şansa dayalı, kaybettikçe daha çok bağlayan bir sistem.   Kumar Krizi Derinleşiyor: Gençler Dijital Bahis Tuzaklarına Kapılıyor Türkiye’de kumar son yılların en sessiz ama en keskin yükselişlerinden birini yaşıyor. Tehlike kapıya artık kuponla değil, bildirimle geliyor. Gençlerin cebindeki telefona “kazanma şansı” diye giren her reklam, her şans kutusu, her “tek tıkla bonus” çağrısı aynı noktaya çıkıyor: bağımlılık. Son açıklanan ulusal veriler; başlama yaşının 15’e kadar düştüğünü, “hayatında en az bir kez denedim” diyenlerin 10 kişiden 1’e ulaştığını ve danışmanlık merkezlerine kumar nedeniyle gelenlerin patladığını gösteriyor. Bu tablo, yalnızca bir davranış değil, bir halk sağlığı ve ekonomik güvenlik meselesi.   Görünmez Eşik: Eğlence ile Bağımlılığın Arası Kaç Tık? Klasik masa oyunları uzun süredir ekranlara taşındı; ama esas kırılma, oyun içi şans mekaniklerinin (loot box, çekiliş, “az daha” kurguları) normalleşmesiyle yaşandı. Çocuklara “ödül” diye sunulan bu sistemler; küçük paralarla başlatıp kaybı kovalama refleksini öğretiyor. Sosyal medya ve maç yayınlarındaki sponsorluklar, fenomen iş birlikleri ve algoritmalarla kişiselleştirilen reklamlar, “kolay kazanç” hissini parlatıyor. Böylece kumar, “sıradan bir oyun tercihi” gibi görünmeye başlıyor.   Başvurularda Katlanarak Artış Danışmanlık ve destek hatlarına gelen başvuru istatistikleri, kumar bağımlılığının ivmelenerek yükseldiğini doğruluyor. Türkiye’de son üç yılda kumar bağımlılığıyla ilgili başvuru sayısı 2,5 kat arttı. Diken’in haberine göre bu artış özellikle çevrim içi kumar ve bahis mecralarının yaygınlaşmasıyla birlikte daha belirgin hâle geldi. Yeşilay’ın kamuoyuna açıkladığı verilere göre, YEDAM’a yapılan başvuruların %37’si kumar bağımlılığından kaynaklanıyor. 107 danışmanlık merkezinden elde edilen bilgilere göre, danışanların yaklaşık üçte birinden fazlası kumar problemiyle başvuruyor. Kadın başvurularında da dikkat çekici bir artış var: Kadınların kumar bağımlılığı nedeniyle başvurma oranı son yıllarda yaklaşık iki kat yükseldi. 2024 yılı özelinde de dikkat çeken bir veri: YEDAM’a kumar nedeniyle başvuran toplam danışan sayısı 13.911 olarak kaydedildi. Ayrıca bu danışanların iyileşme oranı %37,47 olarak ifade edildi.   Maçtan Yayına, Oyundan Cebe: Normalleştirme Döngüsü Artık yalnızca televizyon yayınlarında değil, çocukların oynadığı oyunların içine kadar sızan reklamlar var. Oyun sırasında ekrana düşen “bonus şansı”, “sadece şimdi” kampanyaları ya da renkli kupon görselleri; aslında bahis sitelerinin gizli tanıtımları. Çocuk ve genç, eğlencenin ortasında bu mesajları gördüğünde farkında olmadan kumara çağrılıyor. Canlı yayın platformlarında “sponsorlu içerik” adıyla verilen kupon tanıtımları, oyun aralarında çıkan bahis kodları ve algoritmalarla kişiye özel gösterilen reklamlar, bağımlılığın en güçlü normalleştirme araçları haline gelmiş durumda. Reklam hukukundaki boşluklar sayesinde bu içerikler, çocuk saatlerinde bile görünür olabiliyor. Kısacası, gençler her gün oynadıkları bir oyunun içinde bile “bahis dünyasına hoş geldin” mesajıyla karşılaşabiliyor. Bu görünmez bombardıman, onların risk algısını düşürüyor; “bir kez denesem ne olur ki” cümlesini tetikliyor.   Kimler Risk Altında? Demografik ve Psikososyal Profiller Veriler, bağımlılık sorunu yaşayanların tipik profiline dair birçok ipucu sunuyor: Başvuranların büyük çoğunluğu erkek: Başvuruların yaklaşık %97’si erkeklerden geliyor. Ancak kadınların başvuru oranındaki hızlı artış, kumarın artık yalnızca erkeklere özgü bir sorun olmadığını gösteriyor. Başvuranların %75’i, yakın çevresinde kumar oynayan birine sahip olduğunu belirtiyor. Risk grupları arasında, düşük sosyoekonomik koşullara sahip bireyler, ailesinde kumar geçmişi olanlar, sosyal destek eksikliği yaşayanlar öne çıkıyor. Yaş açısından dikkat çekici: kumar bağımlılığı ile ilişkilendirilen başvurular, 12 yaş ve üzeri bireyleri kapsıyor. Akademik çalışmalar da durumu anlamamıza yardımcı oluyor. TÜSEB’in “Davranışsal Bağımlılıklar Kapsamında Kumar” başlıklı raporu, kumar bağımlılığı prevalansını farklı örneklemlerde inceledi ve çeşitli demografik faktörleri ortaya koydu.   Oyunlaştırılmış Sistemler, Reklamlar ve Algoritmalar: Bağımlılığı Büyüten Üçgen  Dijitalleşme ve reklam stratejileri, kumar bağımlılığının artışında göz ardı edilemeyecek bir rol oynuyor. Sanal platformlar, oyunlaştırılmış sistemler ve sürekli tekrar eden tanıtımlar, bağımlılığın erken yaşlarda filizlenmesine zemin hazırlıyor. Bugün birçok modern oyunda yer alan loot box, çekiliş sistemi ve bonus mekanizmaları, oyuncularda ödül beklentisi yaratarak kumara benzer bir psikoloji oluşturuyor. Oyuncu, küçük ödüllerle motive ediliyor ve zamanla daha büyük riskler almaya yönlendiriliyor. Bu süreci en çok güçlendiren unsurlardan biri de reklamlar. Spor müsabakalarında göze çarpan bahis içerikleri, sosyal medyada karşılaşılan sponsorlu paylaşımlar ve canlı yayınlarda sunulan promosyonlar, kumarı sıradan bir seçenek gibi normalleştiriyor. Algoritmalar sayesinde kullanıcıların ilgileri ölçülüyor ve onlara doğrudan kumarla ilişkilendirilmiş içerikler gösteriliyor. Böylece bağımlılığa yatkın bireyler çok daha hızlı çekiliyor. Son veriler, tehlikenin boyutunu açıkça ortaya koyuyor. Ülkemizde gençlerin yaklaşık yüzde 80’i, en az bir kez sanal kumar platformlarıyla karşılaştığını belirtiyor. Yetişkinler arasında internet üzerinden kumar oynama oranı yüzde 3 ile 11 arasında değişirken, bu kitlenin belirli bir kısmı problemli oynama eğilimi gösteriyor. Bu tablo, dijitalleşmenin sunduğu fırsatların aynı zamanda ciddi bir tehdit alanına dönüştüğünü net bir şekilde ortaya koyuyor.   Evin İlk Koruma Hattı: Aileler Kumar bağımlılığına karşı mücadelenin ilk adımı evin içinde başlıyor. Çocuklar günün büyük bölümünü oyunlarda ve sosyal medya platformlarında geçiriyor. Bu alanlar ise yalnızca eğlence sunmuyor; aynı zamanda reklamların ve kumar benzeri teşviklerin yoğun olarak yer aldığı mecralar. Oyunların içine yerleştirilen “bonus kazan” ya da “tek tıkla kupon” mesajları, çocukların farkında olmadan bağımlılığa yönlendirilmesine neden oluyor. Sosyal medya akışlarında karşılarına çıkan bahis kodları veya influencer içeriklerine gizlenen promosyonlar da aynı şekilde işliyor. Bu yüzden ebeveynlerin yalnızca süre kısıtlaması getirmesi yeterli değil. Çocuklara bilinçli sosyal medya kullanmayı öğretmek, reklamların mantığını açıklamak ve algoritmaların nasıl çalıştığını göstermek gerekiyor. Yasaklarla değil, açıklamalarla hareket etmek çocukların gördükleri içerikleri aileleriyle paylaşmasını kolaylaştırıyor. Ebeveynler kendi sosyal medya alışkanlıklarıyla da rol model olmalı; çünkü çocuklar en çok anne babalarının davranışlarını kopyalıyor.   Okulların Rolü Eğitim kurumları, çocukların yalnızca akademik gelişiminden değil, dijital dünyadaki güvenliğinden de sorumludur. Okullarda medya okuryazarlığı derslerinin daha etkin verilmesi, reklamların manipülatif doğasının öğrencilere anlatılması büyük önem taşıyor. Öğrencilere, oyunların içine yerleştirilen şans kutuları ve benzeri teşviklerin nasıl işlediği örneklerle gösterilmeli. Rehberlik servisleri ise riskli davranış sergileyen öğrencileri erken dönemde fark ederek ailelerle birlikte çözüm yolları geliştirmeli. Okullarda düzenlenen turnuvalar ve e-spor etkinlikleri de çocukların kumara alışmalarına zemin hazırlamamalı. Para ya da kupon ödüllerinin yer almadığı, sağlıklı rekabeti destekleyen etkinlikler ön plana çıkarılmalı.   Devletin Rolü Bu sorun yalnızca ailelerin ve okulların çabasıyla çözülemez. Devletin hızlı ve caydırıcı düzenlemeler yapması şarttır. Yasadışı bahis sitelerinin erişime kapatılması ve sürekli yenilenen adreslerinin otomatik olarak takip edilmesi gerekiyor. Ödeme sistemleri üzerinden bu sitelere para aktarımı engellenmeli, bankalar ve finans kuruluşları kara liste uygulamalarıyla sürece dahil edilmelidir. Oyunların içine yerleştirilen loot box ve şans kutusu gibi mekanizmalar ise hukuken net bir biçimde tanımlanmalı ve çocuklara erişimi sınırlandırılmalıdır. Ayrıca televizyon, internet ve sosyal medyada kumar reklamlarının özellikle gençlerin en çok izlediği saatlerde tamamen yasaklanması büyük önem taşıyor. Devlet kurumlarının düzenli olarak yıllık rapor yayımlayarak başvuru sayılarını, tedavi süreçlerini ve bağımlılığın ülke ekonomisine maliyetini kamuoyuyla paylaşması da sorunun boyutunun anlaşılması için kritik bir adım olacaktır.   Toplum ve Medyanın Rolü Kumar bağımlılığına karşı toplumsal bir hareket oluşturulmadıkça bireysel çabaların etkisi sınırlı kalacaktır. Medya kuruluşlarının kumarı cazip bir eğlence gibi sunmaktan vazgeçip, borç batağına sürüklenmiş aileleri ve bağımlılığın yarattığı yıkımı görünür kılması gerekiyor. Sivil toplum kuruluşları, geniş kitlelere ulaşan kampanyalarla aileleri bilinçlendirmeli, çocuklara ve gençlere yönelik farkındalık programlarını yaygınlaştırmalıdır. Toplumda kumarı “kolay para kazanma yolu” olarak gören algı, yerini “bağımlılık ve kayıp” gerçeğine bırakmalıdır. Akran elçiliği projeleriyle gençlerin kendi arkadaş çevrelerinde farkındalık yaratması, toplumun bu konuda daha güçlü bir dayanışma içinde olmasını sağlayacaktır. Kumar bağımlılığını görmezden gelmek, bir neslin kayboluşuna göz yummaktır. Kumar, artık bir masada değil; ekranların tam ortasında, çocuklarımızın cebinde. Kumar bağımlılığı sessiz ilerleyen bir salgın gibi yayılıyor. Çözüm, ailelerin bilinçlenmesinde, devletin kararlı denetiminde ve toplumun ortak duruşunda yatıyor. Kumar bağımlılığı artık yalnızca yetişkinlerin değil, çocukların ve gençlerin hayatını da tehdit eden büyük bir kriz haline geldi. Oyunların içine gizlenen mekanizmalar, sosyal medyaya sızan reklamlar ve algoritmaların yönlendirmeleri, bu alışkanlığı her geçen gün daha görünmez ama daha güçlü kılıyor. Bugün atılacak adımlar, yarının kayıp kuşaklarını engellemek için kritik öneme sahip. Aileler, okullar, devlet kurumları ve medya elini taşın altına koymadıkça bu bağımlılığın bedeli yalnızca kaybedilen paralarla değil, yitirilen hayatlarla da ödenecek. Çocuklarımızı dijital dünyanın tuzaklarından korumak, hepimizin ortak sorumluluğumuzdur.   Yazarın sosyal medya hesapları Instagram / aslihantoksoy Facebook / aslıhantoksoy Youtube / aslihantoksoy X / aslihantksy
Ekleme Tarihi: 13 Ekim 2025 -Pazartesi
Aslıhan Toksoy

Kumarın Sessiz Tırmanışı: Gençler Dijital Bahis Ve “Oyun İçi” Tuzakların Hedefinde

Kumar, insanlık tarihi kadar eski bir alışkanlık. Kelime, Arapça ḳimār/ḳumār (قمار) kökünden gelir ve “talih oyunu” anlamını taşır. Türkçeye de bu biçimiyle geçmiştir. Yazılı kaynaklarda en eski örneği “Mukaddimetü’l-Edeb” adlı eserde “ḳımar oynaştılar” ifadesiyle görülürken, “kumarbaz” sözcüğüne 1501 tarihli Câmi-ül Fürs’ta rastlanır. Yani kumar kavramı hem dilimizde hem de kültürel belleğimizde yüzyıllardır var.

Tarihte kumarın izleri farklı coğrafyalarda kendini gösterdi. Eski Mısır’da zar oyunları, Roma’da gladyatör dövüşleri üzerine yapılan bahisler, Çin’de çekiliş benzeri talih oyunları bu alışkanlığın ilk örnekleriydi. Zamanla kumar, eğlenceyi aşarak devletlerin gelir elde ettiği bir araca dönüştü. 15. yüzyılda İtalya’da başlayan ilk resmi piyangolar kısa sürede Avrupa’ya yayıldı. Hollanda ve Fransa 16. yüzyılda piyango sistemini devlet bütçesinin parçası haline getirdi. İngiltere, 18. yüzyılda at yarışlarını kurumsallaştırarak modern bahis kültürünün temelini attı.

1. yüzyılda kumar artık küresel bir endüstri haline gelmeye başlamıştı. Monako’daki Monte Carlo Casino, Avrupa aristokrasisinin uğrak noktası olurken, ABD’nin Nevada eyaletinde 1931’de çıkarılan yasa Las Vegas’ın doğuşunu hazırladı. Las Vegas kısa sürede “dünyanın kumar başkenti” haline gelirken, Atlantik kıyısında Atlantic City de büyük bir merkez olarak öne çıktı. Asya’da ise Makao, 20. yüzyılda Portekiz sömürgesi döneminde serbest bırakılan kumarhaneler sayesinde hızla büyüdü ve bugün Las Vegas’tan daha büyük bir kumar ekonomisi barındırıyor.

Dünyada bazı ülkeler kumarı resmi olarak yasallaştırıp kontrol ederken, diğerleri tamamen yasakladı. Suudi Arabistan, Pakistan, Endonezya gibi ülkelerde kumar kesin yasak kapsamındadır. Japonya’da ise “pachinko” salonları gibi gri alanlar hâlâ tartışma konusudur. Bu tablo, kumarın kültürel ve dini farklılıklara göre her ülkede ayrı bir konum kazandığını gösteriyor.

Türkiye’de kumarın geniş kitlelerle buluşması Cumhuriyet’in erken dönemine rastlar. 1926’da çıkarılan bir kanunla Türk Tayyare Cemiyeti’ne piyango düzenleme yetkisi verildi ve Tayyare Piyangosu adıyla ilk çekilişler yapıldı. Elde edilen gelirler uçak alımı, sağlık ve sosyal hizmetler için kullanılıyor, toplumun ilgisi hızla artıyordu. 5 Temmuz 1939’da çıkarılan 3670 sayılı kanun ile Milli Piyango İdaresi kuruldu ve piyango resmen devlet eliyle yürütülen bir şans oyunu haline geldi. Bu düzenleme Maliye Bakanlığı’nın sorumluluğu altında gerçekleşti. Yılbaşı çekilişleri kısa sürede bir gelenek haline gelirken, toplumda “şansa dayalı kolay kazanç” fikri de yerleşmeye başladı.

Milli Piyango’nun ardından Spor Toto ve at yarışları gibi resmi şans oyunları devreye girdi. Böylece devlet denetiminde bir “şans oyunları kültürü” oluştu. Ancak 2000’li yıllardan itibaren tablo tamamen değişti. İnternetin yaygınlaşmasıyla birlikte yasadışı bahis siteleri, cep telefonları üzerinden kolayca ulaşılabilir hale geldi. Bu da gençlerin kumarla çok daha erken yaşlarda tanışmasına ve bağımlılığın hızla yayılmasına yol açtı.

Bugün kumar, antik çağların zar oyunlarından çok uzak; artık algoritmaların ve reklam stratejilerinin yönlendirdiği dijital bir endüstri. Ama özünde aynı: şansa dayalı, kaybettikçe daha çok bağlayan bir sistem.

 

Kumar Krizi Derinleşiyor: Gençler Dijital Bahis Tuzaklarına Kapılıyor

Türkiye’de kumar son yılların en sessiz ama en keskin yükselişlerinden birini yaşıyor. Tehlike kapıya artık kuponla değil, bildirimle geliyor. Gençlerin cebindeki telefona “kazanma şansı” diye giren her reklam, her şans kutusu, her “tek tıkla bonus” çağrısı aynı noktaya çıkıyor: bağımlılık. Son açıklanan ulusal veriler; başlama yaşının 15’e kadar düştüğünü, “hayatında en az bir kez denedim” diyenlerin 10 kişiden 1’e ulaştığını ve danışmanlık merkezlerine kumar nedeniyle gelenlerin patladığını gösteriyor. Bu tablo, yalnızca bir davranış değil, bir halk sağlığı ve ekonomik güvenlik meselesi.

 

Görünmez Eşik: Eğlence ile Bağımlılığın Arası Kaç Tık?

Klasik masa oyunları uzun süredir ekranlara taşındı; ama esas kırılma, oyun içi şans mekaniklerinin (loot box, çekiliş, “az daha” kurguları) normalleşmesiyle yaşandı. Çocuklara “ödül” diye sunulan bu sistemler; küçük paralarla başlatıp kaybı kovalama refleksini öğretiyor. Sosyal medya ve maç yayınlarındaki sponsorluklar, fenomen iş birlikleri ve algoritmalarla kişiselleştirilen reklamlar, “kolay kazanç” hissini parlatıyor. Böylece kumar, “sıradan bir oyun tercihi” gibi görünmeye başlıyor.

 

Başvurularda Katlanarak Artış

Danışmanlık ve destek hatlarına gelen başvuru istatistikleri, kumar bağımlılığının ivmelenerek yükseldiğini doğruluyor. Türkiye’de son üç yılda kumar bağımlılığıyla ilgili başvuru sayısı 2,5 kat arttı. Diken’in haberine göre bu artış özellikle çevrim içi kumar ve bahis mecralarının yaygınlaşmasıyla birlikte daha belirgin hâle geldi.

Yeşilay’ın kamuoyuna açıkladığı verilere göre, YEDAM’a yapılan başvuruların %37’si kumar bağımlılığından kaynaklanıyor. 107 danışmanlık merkezinden elde edilen bilgilere göre, danışanların yaklaşık üçte birinden fazlası kumar problemiyle başvuruyor.

Kadın başvurularında da dikkat çekici bir artış var: Kadınların kumar bağımlılığı nedeniyle başvurma oranı son yıllarda yaklaşık iki kat yükseldi.

2024 yılı özelinde de dikkat çeken bir veri: YEDAM’a kumar nedeniyle başvuran toplam danışan sayısı 13.911 olarak kaydedildi. Ayrıca bu danışanların iyileşme oranı %37,47 olarak ifade edildi.

 

Maçtan Yayına, Oyundan Cebe: Normalleştirme Döngüsü

Artık yalnızca televizyon yayınlarında değil, çocukların oynadığı oyunların içine kadar sızan reklamlar var. Oyun sırasında ekrana düşen “bonus şansı”, “sadece şimdi” kampanyaları ya da renkli kupon görselleri; aslında bahis sitelerinin gizli tanıtımları. Çocuk ve genç, eğlencenin ortasında bu mesajları gördüğünde farkında olmadan kumara çağrılıyor.

Canlı yayın platformlarında “sponsorlu içerik” adıyla verilen kupon tanıtımları, oyun aralarında çıkan bahis kodları ve algoritmalarla kişiye özel gösterilen reklamlar, bağımlılığın en güçlü normalleştirme araçları haline gelmiş durumda. Reklam hukukundaki boşluklar sayesinde bu içerikler, çocuk saatlerinde bile görünür olabiliyor.

Kısacası, gençler her gün oynadıkları bir oyunun içinde bile “bahis dünyasına hoş geldin” mesajıyla karşılaşabiliyor. Bu görünmez bombardıman, onların risk algısını düşürüyor; “bir kez denesem ne olur ki” cümlesini tetikliyor.

 

Kimler Risk Altında? Demografik ve Psikososyal Profiller

Veriler, bağımlılık sorunu yaşayanların tipik profiline dair birçok ipucu sunuyor:

  • Başvuranların büyük çoğunluğu erkek: Başvuruların yaklaşık %97’si erkeklerden geliyor.
  • Ancak kadınların başvuru oranındaki hızlı artış, kumarın artık yalnızca erkeklere özgü bir sorun olmadığını gösteriyor.
  • Başvuranların %75’i, yakın çevresinde kumar oynayan birine sahip olduğunu belirtiyor.
  • Risk grupları arasında, düşük sosyoekonomik koşullara sahip bireyler, ailesinde kumar geçmişi olanlar, sosyal destek eksikliği yaşayanlar öne çıkıyor.
  • Yaş açısından dikkat çekici: kumar bağımlılığı ile ilişkilendirilen başvurular, 12 yaş ve üzeri bireyleri kapsıyor.

Akademik çalışmalar da durumu anlamamıza yardımcı oluyor. TÜSEB’in “Davranışsal Bağımlılıklar Kapsamında Kumar” başlıklı raporu, kumar bağımlılığı prevalansını farklı örneklemlerde inceledi ve çeşitli demografik faktörleri ortaya koydu.

 

Oyunlaştırılmış Sistemler, Reklamlar ve Algoritmalar: Bağımlılığı Büyüten Üçgen

 Dijitalleşme ve reklam stratejileri, kumar bağımlılığının artışında göz ardı edilemeyecek bir rol oynuyor. Sanal platformlar, oyunlaştırılmış sistemler ve sürekli tekrar eden tanıtımlar, bağımlılığın erken yaşlarda filizlenmesine zemin hazırlıyor. Bugün birçok modern oyunda yer alan loot box, çekiliş sistemi ve bonus mekanizmaları, oyuncularda ödül beklentisi yaratarak kumara benzer bir psikoloji oluşturuyor. Oyuncu, küçük ödüllerle motive ediliyor ve zamanla daha büyük riskler almaya yönlendiriliyor.

Bu süreci en çok güçlendiren unsurlardan biri de reklamlar. Spor müsabakalarında göze çarpan bahis içerikleri, sosyal medyada karşılaşılan sponsorlu paylaşımlar ve canlı yayınlarda sunulan promosyonlar, kumarı sıradan bir seçenek gibi normalleştiriyor. Algoritmalar sayesinde kullanıcıların ilgileri ölçülüyor ve onlara doğrudan kumarla ilişkilendirilmiş içerikler gösteriliyor. Böylece bağımlılığa yatkın bireyler çok daha hızlı çekiliyor.

Son veriler, tehlikenin boyutunu açıkça ortaya koyuyor. Ülkemizde gençlerin yaklaşık yüzde 80’i, en az bir kez sanal kumar platformlarıyla karşılaştığını belirtiyor. Yetişkinler arasında internet üzerinden kumar oynama oranı yüzde 3 ile 11 arasında değişirken, bu kitlenin belirli bir kısmı problemli oynama eğilimi gösteriyor. Bu tablo, dijitalleşmenin sunduğu fırsatların aynı zamanda ciddi bir tehdit alanına dönüştüğünü net bir şekilde ortaya koyuyor.

 

Evin İlk Koruma Hattı: Aileler

Kumar bağımlılığına karşı mücadelenin ilk adımı evin içinde başlıyor. Çocuklar günün büyük bölümünü oyunlarda ve sosyal medya platformlarında geçiriyor. Bu alanlar ise yalnızca eğlence sunmuyor; aynı zamanda reklamların ve kumar benzeri teşviklerin yoğun olarak yer aldığı mecralar. Oyunların içine yerleştirilen “bonus kazan” ya da “tek tıkla kupon” mesajları, çocukların farkında olmadan bağımlılığa yönlendirilmesine neden oluyor. Sosyal medya akışlarında karşılarına çıkan bahis kodları veya influencer içeriklerine gizlenen promosyonlar da aynı şekilde işliyor. Bu yüzden ebeveynlerin yalnızca süre kısıtlaması getirmesi yeterli değil. Çocuklara bilinçli sosyal medya kullanmayı öğretmek, reklamların mantığını açıklamak ve algoritmaların nasıl çalıştığını göstermek gerekiyor. Yasaklarla değil, açıklamalarla hareket etmek çocukların gördükleri içerikleri aileleriyle paylaşmasını kolaylaştırıyor. Ebeveynler kendi sosyal medya alışkanlıklarıyla da rol model olmalı; çünkü çocuklar en çok anne babalarının davranışlarını kopyalıyor.

 

Okulların Rolü

Eğitim kurumları, çocukların yalnızca akademik gelişiminden değil, dijital dünyadaki güvenliğinden de sorumludur. Okullarda medya okuryazarlığı derslerinin daha etkin verilmesi, reklamların manipülatif doğasının öğrencilere anlatılması büyük önem taşıyor. Öğrencilere, oyunların içine yerleştirilen şans kutuları ve benzeri teşviklerin nasıl işlediği örneklerle gösterilmeli. Rehberlik servisleri ise riskli davranış sergileyen öğrencileri erken dönemde fark ederek ailelerle birlikte çözüm yolları geliştirmeli. Okullarda düzenlenen turnuvalar ve e-spor etkinlikleri de çocukların kumara alışmalarına zemin hazırlamamalı. Para ya da kupon ödüllerinin yer almadığı, sağlıklı rekabeti destekleyen etkinlikler ön plana çıkarılmalı.

 

Devletin Rolü

Bu sorun yalnızca ailelerin ve okulların çabasıyla çözülemez. Devletin hızlı ve caydırıcı düzenlemeler yapması şarttır. Yasadışı bahis sitelerinin erişime kapatılması ve sürekli yenilenen adreslerinin otomatik olarak takip edilmesi gerekiyor. Ödeme sistemleri üzerinden bu sitelere para aktarımı engellenmeli, bankalar ve finans kuruluşları kara liste uygulamalarıyla sürece dahil edilmelidir. Oyunların içine yerleştirilen loot box ve şans kutusu gibi mekanizmalar ise hukuken net bir biçimde tanımlanmalı ve çocuklara erişimi sınırlandırılmalıdır. Ayrıca televizyon, internet ve sosyal medyada kumar reklamlarının özellikle gençlerin en çok izlediği saatlerde tamamen yasaklanması büyük önem taşıyor. Devlet kurumlarının düzenli olarak yıllık rapor yayımlayarak başvuru sayılarını, tedavi süreçlerini ve bağımlılığın ülke ekonomisine maliyetini kamuoyuyla paylaşması da sorunun boyutunun anlaşılması için kritik bir adım olacaktır.

 

Toplum ve Medyanın Rolü

Kumar bağımlılığına karşı toplumsal bir hareket oluşturulmadıkça bireysel çabaların etkisi sınırlı kalacaktır. Medya kuruluşlarının kumarı cazip bir eğlence gibi sunmaktan vazgeçip, borç batağına sürüklenmiş aileleri ve bağımlılığın yarattığı yıkımı görünür kılması gerekiyor. Sivil toplum kuruluşları, geniş kitlelere ulaşan kampanyalarla aileleri bilinçlendirmeli, çocuklara ve gençlere yönelik farkındalık programlarını yaygınlaştırmalıdır. Toplumda kumarı “kolay para kazanma yolu” olarak gören algı, yerini “bağımlılık ve kayıp” gerçeğine bırakmalıdır. Akran elçiliği projeleriyle gençlerin kendi arkadaş çevrelerinde farkındalık yaratması, toplumun bu konuda daha güçlü bir dayanışma içinde olmasını sağlayacaktır.

Kumar bağımlılığını görmezden gelmek, bir neslin kayboluşuna göz yummaktır. Kumar, artık bir masada değil; ekranların tam ortasında, çocuklarımızın cebinde. Kumar bağımlılığı sessiz ilerleyen bir salgın gibi yayılıyor. Çözüm, ailelerin bilinçlenmesinde, devletin kararlı denetiminde ve toplumun ortak duruşunda yatıyor. Kumar bağımlılığı artık yalnızca yetişkinlerin değil, çocukların ve gençlerin hayatını da tehdit eden büyük bir kriz haline geldi. Oyunların içine gizlenen mekanizmalar, sosyal medyaya sızan reklamlar ve algoritmaların yönlendirmeleri, bu alışkanlığı her geçen gün daha görünmez ama daha güçlü kılıyor. Bugün atılacak adımlar, yarının kayıp kuşaklarını engellemek için kritik öneme sahip. Aileler, okullar, devlet kurumları ve medya elini taşın altına koymadıkça bu bağımlılığın bedeli yalnızca kaybedilen paralarla değil, yitirilen hayatlarla da ödenecek. Çocuklarımızı dijital dünyanın tuzaklarından korumak, hepimizin ortak sorumluluğumuzdur.

 

Yazarın sosyal medya hesapları

Instagram / aslihantoksoy

Facebook / aslıhantoksoy

Youtube / aslihantoksoy

X / aslihantksy

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve turkishpress.co.uk sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.