1995 Temmuz’unda Avrupa’nın göbeğinde 8.372 Boşnak katledildi
SREBRENITSA —11 Temmuz 1995… Avrupa’nın göbeğinde, insanlık tarihine kara bir leke olarak geçen bir soykırım yaşandı. Bosna-Hersek’in doğusundaki küçük bir kasaba olan Srebrenitsa, o gün sadece coğrafi bir yer değil; ihanetin, suskunluğun ve sistematik katliamın adı oldu. Aradan geçen 30 yıla rağmen acılar hâlâ taze, yaralar hâlâ açık.
İkinci Dünya Savaşı'nın ardından Avrupa'da yaşanan en büyük insanlık trajedisi olarak tarihe geçti.
Yaşananlar yalnızca bir savaş suçu değil, bilinçli ve planlı bir soykırım olarak tarihe geçti.
Mavi Kelebekler ve Sessiz Tanıklar
Yıllar sonra toplu mezarları tespit etmek için yapılan kazılarda şaşırtıcı bir doğa detayı devreye girdi. Srebrenitsa’nın dağlarında nadir görülen mavi kelebekler, yalnızca fosfor bakımından zengin topraklarda, yani toplu mezarların üzerinde uçuyordu.
Bosna-Hersek’in ilk Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç, bu trajik keşfi şu sözlerle anlatmıştı:
“Nerede mavi kelebek gördüysek, orayı kazdık...”
Her açılan çukur, kaybolan bir insanı, bir aileyi, bir kimliği geri getiriyordu. Ama aynı zamanda dünyanın suskunluğunu da bir kez daha hatırlatıyordu.
SREBRENITSA: AVRUPA’NIN ORTASINDA UNUTULMAMASI GEREKEN BİR SOYKIRIM
Birleşmiş Milletler tarafından "güvenli bölge" ilan edilmesine rağmen, Sırp güçleri tarafından kuşatılan Srebrenitsa'da, etnik kimlikleri nedeniyle, yani Boşnak (Müslüman) oldukları için, kadın, erkek ve çocuklar sistematik biçimde hedef alındı. Sadece birkaç gün içinde 8.372 insan acımasızca katledildi. Kadınlar tecavüze uğradı, çocuklar sürgün edildi. Özellikle erkekler ve çocuk yaştaki erkekler organize şekilde toplu mezarlara gömüldü. Yaşananlar yalnızca bir savaş suçu değil, bilinçli ve planlı bir soykırım olarak tarihe geçti.
Boşnak Oldukları İçin Öldürüldüler
Ratko Mladiç komutasındaki Sırp ordusu, 11 Temmuz’da BM’nin korumasındaki bölgeye girdiğinde, önceden hazırlanmış bir plana göre hareket etti. Kentteki erkekler ve çocuklar kamyonlara doldurularak ormanlık alanlara, depolara ve köylere götürüldü. Yaşlarına, mesleklerine, suçlarına değil, kimliklerine bakıldı. Boşnak oldukları için öldürüldüler.
Bazıları elleri arkadan bağlanarak kurşuna dizildi, bazıları dozerlerle açılan çukurlara diri diri gömüldü. Cesetleri gizlemek için parçalanarak farklı toplu mezarlara taşındı. Ölümün bile izleri silinmek istendi.
Uluslararası Toplum Sınıfta Kaldı
Srebrenitsa, 1993’te Birleşmiş Milletler tarafından "güvenli bölge" ilan edilmişti. Ancak o güven, 1995 yazında yerle bir oldu. Hollandalı BM askerleri, sivil halkı koruyamadı; dünya ise olup biteni yalnızca izledi. Hava desteği talepleri yanıtsız kaldı, siyasi çıkarlar insan hayatının önüne geçti.
Bu ihmalkârlık, sadece bir askeri başarısızlık değil; uluslararası vicdanın çöküşüdür. Avrupa’nın ortasında işlenen bu suç, dünya kamuoyunun sessizliğiyle birlikte daha da büyüdü.
Yıllar Süren Adalet Arayışı
Uluslararası Adalet Divanı, 2007’de Srebrenitsa’da yaşananları resmen soykırım olarak tanıdı. Sırp komutan Ratko Mladiç ve siyasi lider Radovan Karadziç, Lahey’de ömür boyu hapse mahkûm edildi. Ancak yüzlerce fail hâlâ adaletten kaçıyor. Bosnalı anneler, yıllardır kayıplarını arıyor; her yıl 11 Temmuz’da kimliği yeni tespit edilen kurbanlar Potoçari’de toprağa veriliyor.
Kazılar hâlâ sürüyor. Her açılan mezar, sadece bir bedeni değil, örtülmeye çalışılan bir gerçeği de gün yüzüne çıkarıyor.
Sessizliğin Ardında Haykırılan Bir Gerçek
Srebrenitsa’da yaşananlar, yalnızca bir savaş trajedisi değil; bir halkın kimliğine, inancına ve varlığına karşı işlenmiş sistematik bir yok etme operasyonudur. O gün, Boşnak olmak ölüm sebebiydi. Bu gerçek, yalnızca geçmişin değil, geleceğin de sorumluluğudur.
Toplu Mezarlardan Yükselen Soru: Dünya Neredeydi?
Kadın, erkek ve çocuklar sistematik hedef alındı.” O gün Boşnak olmak ölümdü. BM koruması bir hayaldi. Hava desteği sağlanmadı, dünya izlemekle yetindi. Olan biten, yalnızca bir toplu cinayet değil; uluslararası toplumun yanıt veremediği bir soykırımdı.
Bugün: Her Kelebek Bir Hatırlatıcıdır
Srebrenitsa, yalnızca geçmişte yaşananların değil, gelecekte unutmamak için verilen mücadelenin sembolüdür. Potoçari’de her yıla ritmik olarak düzenlenen cenazeler, acıyı canlı tutuyor. Türkiye ve diğer ülkeler her 11 Temmuz’da destek mesajları yayınlıyor. Ancak gerçek yüzleşme; anmakla yetinmeyip, “Bir daha asla” demekle mümkün.
300 BOŞNAK SİVİL ÖLÜME TESLİM EDİLDİ
Srebrenitsa'daki soykırım sırasında Birleşmiş Milletler bünyesinde görev yapan Hollandalı askerlerin, kendilerine sığınan 300 Boşnak sivili Sırp güçlerine teslim ettiği belgelendi. Söz konusu teslimin ardından bu sivillerin tamamı katledildi.
Hollanda devleti, olaydan yıllar sonra açılan davada "kısmen suçlu" bulundu. 2007 yılında Lahey Bölge Mahkemesi tarafından verilen kararda, Hollandalı askerlerin bu kişilerin öldürüleceğini öngörmesi gerektiği vurgulandı. Mahkeme, sivillerin doğrudan Sırp askerlerine teslim edilmesini, uluslararası hukuka aykırı ve ihmalkâr bir davranış olarak değerlendirdi.
Tepki çeken bir diğer detay ise, Hollandalı komutan Karremans’ın Sırp General Ratko Mladiç tarafından uğurlanırken hediyelerle onurlandırılması oldu. Tüm yaşananlara ve görüntülere rağmen Karremans hakkında hiçbir zaman yargı süreci başlatılmadı.
Bu olay, yalnızca bir askeri başarısızlık değil; aynı zamanda uluslararası toplumun, masum sivillerin hayatı karşısında ne kadar etkisiz ve duyarsız kalabildiğinin çarpıcı bir göstergesi olarak hafızalara kazındı.
SREBRENITSA DAVALARINDA 45 SIRP'A 699 YIL HAPİS
Srebrenitsa’da işlenen soykırımla ilgili olarak yıllar süren uluslararası ve yerel mahkeme süreçlerinde 45 Sırp sanık çeşitli cezalara çarptırıldı. Farklı mahkemelerde görülen davalar sonucunda sanıklara toplamda 699 yıl hapis cezası verildi.
Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanan bazı isimler arasında öne çıkanlar şunlardı:
– Eski Sırp General Radislav Krstic, 35 yıl hapse mahkûm edildi.
– Vidoje Blagojevic 15 yıl,
– Vujadin Popovic ve Ljubisa Beara ömür boyu,
– Drago Nikolic 35 yıl,
– Ljubomir Borovcanin 17 yıl,
– Vinko Pandurevic 13 yıl,
– Radivoje Miletic 19 yıl,
– Milan Gvero ise 5 yıl hapis cezası aldı.
Bosna-Hersek’teki ulusal mahkemelerde yürütülen davalarda da önemli kararlar çıktı. 13 Temmuz 1995’te Srebrenitsa’da bine yakın Boşnak sivilin öldürülmesinden sorumlu tutulan Milorad Trbic, 30 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Srebrenitsa soykırımıyla bağlantılı olarak yargılanan en üst düzey isimlerden biri de Sırbistan’ın eski Devlet Başkanı Slobodan Miloşeviç oldu. Hakkındaki dava devam ederken, tutuklu bulunduğu cezaevinde hayatını kaybetti. Dolayısıyla mahkeme süreci tamamlanamadı.
Bu yargılamalar, soykırımın cezasız kalmadığını göstermekle birlikte, birçok mağdur yakını için hâlâ yetersiz ve gecikmiş adalet olarak değerlendiriliyor.
Bugün Ne Hatırlıyoruz?
Srebrenitsa, bugün hâlâ siyasi inkârlarla, tarihî çarpıtmalarla, toplumsal hafıza kayıplarıyla mücadele ediyor. Ancak Bosna halkı, özellikle de “Srebrenitsa Anneleri”, gerçeğin izini bırakmıyor.
Türkiye başta olmak üzere birçok ülke, her yıl 11 Temmuz’da bu acıyı anıyor, dayanışma gösteriyor. Ama sadece anmak yeterli değil. Unutmamak, unutturmamak ve bir daha olmasına izin vermemek gerekiyor.
Unutmayalım ki; UNUTULAN SOYKIRIM TEKRARLANIR!
"Savaşta büyük zulme uğradınız.
Zalimleri affedip affetmemekte serbestsiniz.
Ne yaparsanız yapın ama soykırımı unutmayın.
Çünkü unutulan soykırım tekrarlanır"
Aliya İzzetbegoviç