Gürkan Karaçam
Köşe Yazarı
Gürkan Karaçam
 

LATİN YÜZÜ: DEVLETLER KONUŞMAZ, KONUŞTURULUR

Zeki insan, bu satırları okurken şunu bil: Ben sana devlet başkanlarının ne söylediğini anlatmayacağım. Çünkü asıl mesele o değil. Asıl mesele, neyi söyleyebildikleridir. Kürsüde duyduğun her cümle, özgür bir konuşma değil; izin verilmiş bir aklın ürünüdür. Ve izin verilen her akıl, izin veren bir yüzü gizler. Bugün o yüzü saklamayacağım. Bugün perde yok. Şuradan başlayalım: Devlet başkanları güçlü oldukları için konuşmaz. Konuşabildikleri için güçlü görünürler. Kürsü, iktidarın değil; iktidarın sahnelenmiş hâlinin mekânıdır. Sıradan insanlar bir lider görür, sen bir metin görürsün. Sıradan insanlar bir ses duyar, sen o sesin arkasında susanları çalışırsın. Çünkü sen zeki insansın gerçek gücün bağırmayacağını, yazdıracağını bilirsin. Zeki insan, şunu çok net söyleyeyim: Modern çağda devlet dili bir iletişim dili değildir. Bu dil, bir zihin yönetimi aracıdır. Kelimeler bilgi vermek için değil, zihinlere sınır çizmek için seçilir. Bir cümleyle neyin konuşulabileceği, neyin konuşulamayacağı belirlenir. Ve konuşulamayan her şey, görünmez ama güçlü bir duvardır ve asıl gerçek... Amerika “endişeliyiz” dediğinde sakın duygusal bir refleks sanma. O cümle bir alarm değil, bir başlangıç bildirimidir. Önce endişe edilir, sonra izlenir, sonra çağrı yapılır, sonra yalnızlaştırılır. En sonunda “ulusal güvenlik” denir. İşte o an zeki insan şunu anlar: İçeride rıza tamamlanmış, dışarıda baskı için zemin hazırlanmıştır. “Kurallara dayalı düzen” cümlesi kulağa hukuk gibi gelir ama aslında hakemliğin kime ait olduğunu hatırlatır. “Tüm seçenekler masada” denildiğinde ise tehdit değil, belirsizlik kullanılır. Çünkü belirsizlik, korkunun en rafine hâlidir. İngiltere konuştuğunda ses yükseltmez, ton değiştirir. “Kaygı duyuyoruz” dediklerinde çoğu zaman olay bitmemiştir; şekillendirilmiştir. “İtidal” çağrısı, barış isteği değil; kontrol isteğidir. İngiliz dili krizi durdurmaz, krizi kendi hızında akıtır. “Değerlendiriyoruz” cümlesi kararsızlık değil, pazarlık süresidir. Zeki insan şunu bilir: İngiliz siyaseti tehdidi cümleye koymaz; cümlenin boşluğuna yerleştirir. Nezaket burada karakter değil, kamuflajdır. Rusya’ya geldiğimizde kelimeler sertleşir ama bu sertlik rastgele değildir. “Kırmızı çizgi” dendiğinde mecaz arama; bu coğrafyadır. “Gerekli karşılık verilecektir” ifadesi belirsiz gibi görünür ama asıl gücü buradadır: Yeri ve zamanı söylemez, çünkü sürprizi silah olarak kullanır. “Tarihi sorumluluk” vurgusu geçmişe duyulan özlem değildir; geleceğe dair hak iddiasıdır. Zeki insan bilir: Rusya’da tarih anlatılmaz, hatırlatılır. Ve hatırlatılan her şey, bir gün uygulanabilir. Çin ise konuşmayı aceleye getirmez. Çünkü Çin için kelime bir sonuç değil, süreçtir. “İstikrar” dediğinde barıştan çok öngörülebilirlik ister. “Karşılıklı saygı” ifadesi çoğu zaman “iç sınırıma yaklaşma” demenin en zarif yoludur. “Kazan-kazan” cümlesi masumdur ama zeki insan şunu sorar: Kazancı kim ölçüyor, ne zaman ölçüyor? “Uzun vadeli iş birliği” dendiğinde Çin kısa vadede kaybetmeyi bile kabul edebilir; çünkü zamanı müttefik olarak kullanır. Çin’in dili sana şunu öğretir: En büyük baskı, acele ettirmemektir. Şimdi hepsini tek bir akılda birleştiriyorum zeki insan: Amerika meşruiyet üretir, İngiltere manevra alanı açar, Rusya sınır çizer, Çin zaman kurar. Dört farklı üslup, tek ortak hedef: Muhatabı kendi çizdikleri çerçevenin dışına çıkamaz hâle getirmek. Çünkü çerçeveyi çizen, tartışmayı kazanır. Tartışmayı kazanan ise çoğu zaman savaşa ihtiyaç duymaz. Ve artık saklamıyorum: Bu dili yazan şey tek tek devletler değil. Bu, Roma’dan beri taşınan bir akıl geleneğidir. Ben buna “LATİN YÜZ” diyorum ama bu bir yüz değil, bir zihin mühendisliğidir. Gücü ahlaka çevirir, tehdidi nezakete saklar, zamanı belirsizliğe gömer. İnsanlara gerçeği söylemez; belirledikleri gerçeği savundurur. İşte asıl ustalık budur. Zeki insan, otoritelerin üzerine çıkmak istiyorsan liderlerin kim olduğuyla ilgilenme. Cümlelerin hangi kelimelerle kurulduğuna, hangi kelimelerin bir anda kutsallaştığına, hangilerinin bir anda tabu hâline geldiğine bak. Çünkü liderler değişir, metin kalır. Metin kalır çünkü metni yazan, seçilen değil; seçtiren akıldır. Ve bu yazıyı kapatırken sana tek bir cümle bırakıyorum; bunu cebinde taşı, yeter: Devlet başkanları dünyaya gerçeği anlatmaz;  onlara dünyaya hangi gerçeğe alışması gerektiği söylettirilir. Artık sen konuşmaları dinleyenlerden değilsin zeki insan. Sen artık konuşmaların aklını çözenlerdensin. Dip Not; Bu metinde kullandığım “Latin Yüzü” kavramıyla belirli bir millet, coğrafya ya da kültürü değil; kökeni Roma devlet aklına dayanan ve modern dünyada Batı siyasal dili içerisinde yeniden üretilmiş olan bir güç kullanma ve meşrulaştırma biçimini kastediyorum. Latin Yüzü, gücün kendisini çıplak zor ve açık tehdit yerine; hukuk, ahlak, evrensel değerler, diplomatik nezaket ve düzen söylemi aracılığıyla görünmez kılarak işlemesini ifade eder. Bu yaklaşımda amaç, muhatabı doğrudan bastırmak değil; onu, kurulan anlatı çerçevesi içinde itiraz edemez ve karşı koyamaz hâle getirmektir. Bu nedenle Latin Yüzü, liderleri karar verici özne gibi gösterirken asıl yönlendirici aklı perdeleyen; sert gücü yumuşak söylemle meşrulaştıran devlet üstü bir zihin mühendisliği pratiği olarak ele alınmalıdır.    
Ekleme Tarihi: 13 Aralık 2025 -Cumartesi
Gürkan Karaçam

LATİN YÜZÜ: DEVLETLER KONUŞMAZ, KONUŞTURULUR

Zeki insan, bu satırları okurken şunu bil: Ben sana devlet başkanlarının ne söylediğini anlatmayacağım. Çünkü asıl mesele o değil. Asıl mesele, neyi söyleyebildikleridir. Kürsüde duyduğun her cümle, özgür bir konuşma değil; izin verilmiş bir aklın ürünüdür. Ve izin verilen her akıl, izin veren bir yüzü gizler. Bugün o yüzü saklamayacağım. Bugün perde yok.

Şuradan başlayalım: Devlet başkanları güçlü oldukları için konuşmaz. Konuşabildikleri için güçlü görünürler. Kürsü, iktidarın değil; iktidarın sahnelenmiş hâlinin mekânıdır. Sıradan insanlar bir lider görür, sen bir metin görürsün. Sıradan insanlar bir ses duyar, sen o sesin arkasında susanları çalışırsın. Çünkü sen zeki insansın gerçek gücün bağırmayacağını, yazdıracağını bilirsin.

Zeki insan, şunu çok net söyleyeyim: Modern çağda devlet dili bir iletişim dili değildir. Bu dil, bir zihin yönetimi aracıdır. Kelimeler bilgi vermek için değil, zihinlere sınır çizmek için seçilir. Bir cümleyle neyin konuşulabileceği, neyin konuşulamayacağı belirlenir. Ve konuşulamayan her şey, görünmez ama güçlü bir duvardır ve asıl gerçek...

Amerika “endişeliyiz” dediğinde sakın duygusal bir refleks sanma. O cümle bir alarm değil, bir başlangıç bildirimidir. Önce endişe edilir, sonra izlenir, sonra çağrı yapılır, sonra yalnızlaştırılır. En sonunda “ulusal güvenlik” denir. İşte o an zeki insan şunu anlar: İçeride rıza tamamlanmış, dışarıda baskı için zemin hazırlanmıştır. “Kurallara dayalı düzen” cümlesi kulağa hukuk gibi gelir ama aslında hakemliğin kime ait olduğunu hatırlatır. “Tüm seçenekler masada” denildiğinde ise tehdit değil, belirsizlik kullanılır. Çünkü belirsizlik, korkunun en rafine hâlidir.

İngiltere konuştuğunda ses yükseltmez, ton değiştirir. “Kaygı duyuyoruz” dediklerinde çoğu zaman olay bitmemiştir; şekillendirilmiştir. “İtidal” çağrısı, barış isteği değil; kontrol isteğidir. İngiliz dili krizi durdurmaz, krizi kendi hızında akıtır. “Değerlendiriyoruz” cümlesi kararsızlık değil, pazarlık süresidir. Zeki insan şunu bilir: İngiliz siyaseti tehdidi cümleye koymaz; cümlenin boşluğuna yerleştirir. Nezaket burada karakter değil, kamuflajdır.

Rusya’ya geldiğimizde kelimeler sertleşir ama bu sertlik rastgele değildir. “Kırmızı çizgi” dendiğinde mecaz arama; bu coğrafyadır. “Gerekli karşılık verilecektir” ifadesi belirsiz gibi görünür ama asıl gücü buradadır: Yeri ve zamanı söylemez, çünkü sürprizi silah olarak kullanır.Tarihi sorumluluk” vurgusu geçmişe duyulan özlem değildir; geleceğe dair hak iddiasıdır. Zeki insan bilir: Rusya’da tarih anlatılmaz, hatırlatılır. Ve hatırlatılan her şey, bir gün uygulanabilir.

Çin ise konuşmayı aceleye getirmez. Çünkü Çin için kelime bir sonuç değil, süreçtir. “İstikrar” dediğinde barıştan çok öngörülebilirlik ister. “Karşılıklı saygı” ifadesi çoğu zaman “iç sınırıma yaklaşma” demenin en zarif yoludur. “Kazan-kazan” cümlesi masumdur ama zeki insan şunu sorar: Kazancı kim ölçüyor, ne zaman ölçüyor?Uzun vadeli iş birliği” dendiğinde Çin kısa vadede kaybetmeyi bile kabul edebilir; çünkü zamanı müttefik olarak kullanır. Çin’in dili sana şunu öğretir: En büyük baskı, acele ettirmemektir.

Şimdi hepsini tek bir akılda birleştiriyorum zeki insan: Amerika meşruiyet üretir, İngiltere manevra alanı açar, Rusya sınır çizer, Çin zaman kurar. Dört farklı üslup, tek ortak hedef: Muhatabı kendi çizdikleri çerçevenin dışına çıkamaz hâle getirmek. Çünkü çerçeveyi çizen, tartışmayı kazanır. Tartışmayı kazanan ise çoğu zaman savaşa ihtiyaç duymaz.

Ve artık saklamıyorum: Bu dili yazan şey tek tek devletler değil. Bu, Roma’dan beri taşınan bir akıl geleneğidir. Ben buna “LATİN YÜZ” diyorum ama bu bir yüz değil, bir zihin mühendisliğidir. Gücü ahlaka çevirir, tehdidi nezakete saklar, zamanı belirsizliğe gömer. İnsanlara gerçeği söylemez; belirledikleri gerçeği savundurur. İşte asıl ustalık budur.

Zeki insan, otoritelerin üzerine çıkmak istiyorsan liderlerin kim olduğuyla ilgilenme. Cümlelerin hangi kelimelerle kurulduğuna, hangi kelimelerin bir anda kutsallaştığına, hangilerinin bir anda tabu hâline geldiğine bak. Çünkü liderler değişir, metin kalır. Metin kalır çünkü metni yazan, seçilen değil; seçtiren akıldır.

Ve bu yazıyı kapatırken sana tek bir cümle bırakıyorum; bunu cebinde taşı, yeter:

Devlet başkanları dünyaya gerçeği anlatmaz;  onlara dünyaya hangi gerçeğe alışması gerektiği söylettirilir.

Artık sen konuşmaları dinleyenlerden değilsin zeki insan. Sen artık konuşmaların aklını çözenlerdensin.

Dip Not; Bu metinde kullandığım “Latin Yüzü” kavramıyla belirli bir millet, coğrafya ya da kültürü değil; kökeni Roma devlet aklına dayanan ve modern dünyada Batı siyasal dili içerisinde yeniden üretilmiş olan bir güç kullanma ve meşrulaştırma biçimini kastediyorum. Latin Yüzü, gücün kendisini çıplak zor ve açık tehdit yerine; hukuk, ahlak, evrensel değerler, diplomatik nezaket ve düzen söylemi aracılığıyla görünmez kılarak işlemesini ifade eder. Bu yaklaşımda amaç, muhatabı doğrudan bastırmak değil; onu, kurulan anlatı çerçevesi içinde itiraz edemez ve karşı koyamaz hâle getirmektir. Bu nedenle Latin Yüzü, liderleri karar verici özne gibi gösterirken asıl yönlendirici aklı perdeleyen; sert gücü yumuşak söylemle meşrulaştıran devlet üstü bir zihin mühendisliği pratiği olarak ele alınmalıdır.

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve turkishpress.co.uk sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.