scale up vize
scale up vize
Harun Atmaca
Köşe Yazarı
Harun Atmaca
 

Var Sen İbrahim ol, Biz İsmail olmaya razıyız…

  Bana diyorlar ki; sen göçmenlik hukuk’u yapıyorsun, "kardeşim yazsana vizeden, kanundan güncel bilgiler paylaş." Evet, bu benim helal yoldan rızkımı aradığım işim, fakat dünyada söylenmesi gereken o kadar çok şey var ki, bunu da bu köşe yazılarında yazmak istiyorum. Buradaki amaç kimseye akıl vermek yada ukalalık yapmak değil elbet, bizim telkinimiz herkezden önce kendimize ve nefsimizedir. Eğer sürçü lisan edersek de affola, önce Rabbimin merhametine ve affına, sonrada siz değerli okurlarımızın yüce gönüllülügüne sığınıyorum. Şimdi dünyayı ve insanları; din, dil, ırk, mezhep, soy, zengin, fakir diye ayırıp sonra bunların üzerinden insanlığı sömürenlere dokunmayalım mı? Y oksa; zaten paşa paşa sömürülüyor ve şeytanların bize dayattığı sistemler içinde gül gibi yaşayıp gidiyoruz mu diyoruz?  Bari farklı bir bakış açısı sunalım da, hiç olmazsa dilsiz şeytanlardan olmayalım. Gelin bir zaman tüneli yapalım ve tarihten bazı sahnelere bakalım. Vietnam savaşına katılmadığı için kemeri ve ünvanı elinden alınan Ali.  Aç bir organizatör Don King ve sermayenin parlatmaya calıştığı iki devlet adamı; Mobutu Sese Seko ve Muammer Kaddafi ise bu sirkin finansörleri. James Brown, B.b. King gibi afrikalı sanatçılar ise işin show kısmında. Zaten, Ali İslam dünyasında siyasi bir güç, amerikan emparyalizmine karşı bir rol model olmuş durumda, dolayısıyla, Zairelilerin sevgisini daha ülkelerıne ayak basmadan kazanmıştı. Buna karşın rakibi foreman ise, uçaktan iki alman kurduyla inerek mesajı net bır şekilde vermişti. Zira belçika'nın Kongo'yu kolonileştirdiği 1908-1960 yılları arasında polislerin yanındaki alman kurtları sömürgeciliğin sembolü olmuştu. Vietnam savaşıyla karizmayı fena çizdiren Amerika, yine kendi iç hesaplaşmasıyla ve demokrasi palavrasıyla durumu toparlamaya calışıyordu. Ormandaki kavgada olan bitenler boksun çok ötesinde, içinde; politika, entrika, ihtirasın olduğu bir show ve yeni bır düzenin reklamından başka birşey değildi. Peki kullanılan ve kullandıkları neydi; İnsanların inançları, hırsları ve umutları elbette… “İçeriye girenler dışarıda bırakın her umudu” dante'nin cehenneminin kapısında bu sözler yazılı ilahi komedyasında. İngiliz edebiyatçı Elliot “dante ve shakespeare dünyayı aralarında paylaşmıştır. Üçüncü biri yoktur” diyordu!!! Cehennem ile başlanan bu yolculuk sırasıyla araf ve sonunda aşığı olduğu, arkadaşının karısıyla girdiği cennetle sonuçlanır. Her ne kadar dante kitabında kutsal kitaplara gönderme yapsa da, kendisi bu ilahi kitaplardan etkilenmiştir ve sözde kendince gördüğü boşlukları kendisine göre doldurmuştur. fransa kralı charles’ı hedef alacak, cenevizlileri kötülük yüklü kişiler adledecek, rüşvetçi politikacıları cehennem çukurlarına atacak, floransa ise ronesansın merkezi haline gelecek ve reformasyon ve aydınlanma dönemini başlatacaktır. Dante kitabında sunduğu kozmolojiyle, protestanları, roma katolik kilisesinden koparmada da öncülük edecektir. Aristoteles den açıkça etkilenen dante, kitabında cehenneminin her katında ve bu katlara denk düşen yedi ölümcül günahta aslında aklın kullanılmamasını gerekçe göstermiştir. kilisenin insanları enduljans yapmasını açık bir dille eleştiren dante, bunu yapan din adamlarınıda cehennemine atıyordu. Adalet; dante içinde olmazsa olmaz bir kaideydi ve böyle kişileri, araf ve cennetine koyuyordu. Bunlar tabiki dantenin içinde bulunduğu sosyal ve siyasi olaylar sonucunda ve yasadığı sürgünden ve beatrice duyduğu derin aşk, kendi içselleştirmesini komedya yorumuyla, yani halka en iyi hitap edeceği şekilde dile alıyordu. Yine birileri, daha önce dayattığı inançları, halkın içinden palazlattığı bir aydınla tekrardan sorgulatıyor, bunu yaparken yozlaştırıyor, sözde bir uyanışla insanları bu seferde başka bir akıma başka bir inanışa ve dolayısıyla ahlaki bir çöküntüye sürüklüyordu. Buradaki amaç milletleri, kişileri yada inanışları kınamak yada ötekileştirmek değil elbet. salvador dali sürrealismin etkisiyle dünyayı bir düş dünyası olarak kabul etmiş ve bunuda bilinç altına sakladığı tüm korku ve arzularını ortaya koyarak eserlerini ortaya koymuştur. Peki kardeşim kes laf kalabalığını da sadede gel diyorsunuz, eyvaAllah. Kardeşim suyun başını tutana bakmak lazım, suyun başında eğer şeytan ve şeytani akıl varsa, elbette hiçbirşey masum değildir ve gerçek amaç insanlığın çıkarı ise hiç degildir. İnsanlığı Yaratıcısından, Allah (C.C) uzaklaştırmaktır asıl gaye. Yukarıda da belirttiğim üzere bunu yaparken de bizim değerlerimizi bizden birileriyle formatlayıp yeni sistemler kurarlar ve biz sözde daha modern olduğuna inandığımız bu dünyada, birbirinden kopuk ve asıl değerlerimizi yitirmiş olarak yaşar ve parçalanmış lokmalar olarak şeytanın ve havarilerinin kolay sindirebileceği birer çerezlik oluveriyoruz maalesef. Halkın savaş, aşk, sosyo ekonomik durumlarda rol model aldığı yazarlar, filozoflar, devlet adamları, şairler ve dahi artistlerde eserlerini ortaya koymada toplumdan soyutlanmış değillerdi hiçbir zaman ve topluma mal olmuş bu sözde aydın kesim kitleleri etkilemede de kullanılmıştır şeytani akıl tarafından haliyle. Ormandaki kavga bu sefer çok büyük ve sonuçları daha yıkıcı olacak gibi görünüyor. Peki; ne yapılmali? galiba suyun başında yine biz değiliz, o vakit, suyun yönünü değiştirmek lazım. Bunun için de, Allah C.C, biz kulları için gönderdiği Din’e ve bu Din’in değerlerine sahip çıkmalı ve hayatımıza da tatbik etmeliyiz. Zira, faize bulaşmış, kumar, zina ve her türlü haramın işlendiği toplmumlara Allah C.C zafer vermez. Gerçek zafer önce insanın kendini bilmesi ve Allah'ın ipine sımsıkı sarılmasıyla olur, dünyalık zaferleri zaten Rabbim dinine sahip çıkalara nasip edecektir. Dini taklit edip bundan şöhret sahibi olmaya çalışan soytarılara değil. Zira; “yarın ölecekmiş gibi yaşa, hiç ölmeyecekmiş gibi öğren” diyerek Peygamber-i zişan (S.A.V), Rabbim şefaatine nail etsin bizleri, Efendimiz'i taklit eden gandi gibilere, dante gibi Kutsal Kitaplardan ögrendikleriyle kendine kitap uydurup dalga geçenlere karnımı tok ve bunların toplumlara kazandırdıkları da ortada. Bir lider arıyorsak eğer, bize Peygamber ve Kitab-ı Mukaddes ve bu değerlerimizi rehber edinenler yeter.   Kapatın kapıları beni bende bırakın El çekin kirletilmiş bedenimin üzerinden Sormayın hatırımı, kurtlar kuşlar yeter bana Tozlanmış raflarıma dokunmayın hiç Bırakın zamanı bana, beni de zamana Doğmamış güneşe bitmeyen geceye inat Gömün bedenimi ilk yakamozla Bir aksam sefası yeter derdimi anlatmaya O kadar çok ki yüküm, ama bir salyangoz kabuğu yeter sığdırmaya Şu vücuda gelmiş kainatimda Nefsim olmuş zalim bir zorba Bekle gör; elbet Kabir yeter sanada banada.  
Ekleme Tarihi: 30 Kasım -0001 - Pazartesi

Var Sen İbrahim ol, Biz İsmail olmaya razıyız…


 
Bana diyorlar ki; sen göçmenlik hukuk’u yapıyorsun, "kardeşim yazsana vizeden, kanundan güncel bilgiler paylaş."

Evet, bu benim helal yoldan rızkımı aradığım işim, fakat dünyada söylenmesi gereken o kadar çok şey var ki, bunu da bu köşe yazılarında yazmak istiyorum.

Buradaki amaç kimseye akıl vermek yada ukalalık yapmak değil elbet, bizim telkinimiz herkezden önce kendimize ve nefsimizedir.

Eğer sürçü lisan edersek de affola, önce Rabbimin merhametine ve affına, sonrada siz değerli okurlarımızın yüce gönüllülügüne sığınıyorum.

Şimdi dünyayı ve insanları; din, dil, ırk, mezhep, soy, zengin, fakir diye ayırıp sonra bunların üzerinden insanlığı sömürenlere dokunmayalım mı? Y

oksa; zaten paşa paşa sömürülüyor ve şeytanların bize dayattığı sistemler içinde gül gibi yaşayıp gidiyoruz mu diyoruz? 

Bari farklı bir bakış açısı sunalım da, hiç olmazsa dilsiz şeytanlardan olmayalım.

Gelin bir zaman tüneli yapalım ve tarihten bazı sahnelere bakalım.

Vietnam savaşına katılmadığı için kemeri ve ünvanı elinden alınan Ali.  Aç bir organizatör Don King ve sermayenin parlatmaya calıştığı iki devlet adamı; Mobutu Sese Seko ve Muammer Kaddafi ise bu sirkin finansörleri.

James Brown, B.b. King gibi afrikalı sanatçılar ise işin show kısmında.

Zaten, Ali İslam dünyasında siyasi bir güç, amerikan emparyalizmine karşı bir rol model olmuş durumda, dolayısıyla, Zairelilerin sevgisini daha ülkelerıne ayak basmadan kazanmıştı. Buna karşın rakibi foreman ise, uçaktan iki alman kurduyla inerek mesajı net bır şekilde vermişti.

Zira belçika'nın Kongo'yu kolonileştirdiği 1908-1960 yılları arasında polislerin yanındaki alman kurtları sömürgeciliğin sembolü olmuştu.

Vietnam savaşıyla karizmayı fena çizdiren Amerika, yine kendi iç hesaplaşmasıyla ve demokrasi palavrasıyla durumu toparlamaya calışıyordu.

Ormandaki kavgada olan bitenler boksun çok ötesinde, içinde; politika, entrika, ihtirasın olduğu bir show ve yeni bır düzenin reklamından başka birşey değildi. Peki kullanılan ve kullandıkları neydi; İnsanların inançları, hırsları ve umutları elbette…

“İçeriye girenler dışarıda bırakın her umudu” dante'nin cehenneminin kapısında bu sözler yazılı ilahi komedyasında.

İngiliz edebiyatçı Elliot “dante ve shakespeare dünyayı aralarında paylaşmıştır. Üçüncü biri yoktur” diyordu!!!

Cehennem ile başlanan bu yolculuk sırasıyla araf ve sonunda aşığı olduğu, arkadaşının karısıyla girdiği cennetle sonuçlanır.

Her ne kadar dante kitabında kutsal kitaplara gönderme yapsa da, kendisi bu ilahi kitaplardan etkilenmiştir ve sözde kendince gördüğü boşlukları kendisine göre doldurmuştur. fransa kralı charles’ı hedef alacak, cenevizlileri kötülük yüklü kişiler adledecek, rüşvetçi politikacıları cehennem çukurlarına atacak, floransa ise ronesansın merkezi haline gelecek ve reformasyon ve aydınlanma dönemini başlatacaktır.

Dante kitabında sunduğu kozmolojiyle, protestanları, roma katolik kilisesinden koparmada da öncülük edecektir.

Aristoteles den açıkça etkilenen dante, kitabında cehenneminin her katında ve bu katlara denk düşen yedi ölümcül günahta aslında aklın kullanılmamasını gerekçe göstermiştir. kilisenin insanları enduljans yapmasını açık bir dille eleştiren dante, bunu yapan din adamlarınıda cehennemine atıyordu. Adalet; dante içinde olmazsa olmaz bir kaideydi ve böyle kişileri, araf ve cennetine koyuyordu.

Bunlar tabiki dantenin içinde bulunduğu sosyal ve siyasi olaylar sonucunda ve yasadığı sürgünden ve beatrice duyduğu derin aşk, kendi içselleştirmesini komedya yorumuyla, yani halka en iyi hitap edeceği şekilde dile alıyordu. Yine birileri, daha önce dayattığı inançları, halkın içinden palazlattığı bir aydınla tekrardan sorgulatıyor, bunu yaparken yozlaştırıyor, sözde bir uyanışla insanları bu seferde başka bir akıma başka bir inanışa ve dolayısıyla ahlaki bir çöküntüye sürüklüyordu. Buradaki amaç milletleri, kişileri yada inanışları kınamak yada ötekileştirmek değil elbet.

salvador dali sürrealismin etkisiyle dünyayı bir düş dünyası olarak kabul etmiş ve bunuda bilinç altına sakladığı tüm korku ve arzularını ortaya koyarak eserlerini ortaya koymuştur.

Peki kardeşim kes laf kalabalığını da sadede gel diyorsunuz, eyvaAllah. Kardeşim suyun başını tutana bakmak lazım, suyun başında eğer şeytan ve şeytani akıl varsa, elbette hiçbirşey masum değildir ve gerçek amaç insanlığın çıkarı ise hiç degildir. İnsanlığı Yaratıcısından, Allah (C.C) uzaklaştırmaktır asıl gaye.

Yukarıda da belirttiğim üzere bunu yaparken de bizim değerlerimizi bizden birileriyle formatlayıp yeni sistemler kurarlar ve biz sözde daha modern olduğuna inandığımız bu dünyada, birbirinden kopuk ve asıl değerlerimizi yitirmiş olarak yaşar ve parçalanmış lokmalar olarak şeytanın ve havarilerinin kolay sindirebileceği birer çerezlik oluveriyoruz maalesef.

Halkın savaş, aşk, sosyo ekonomik durumlarda rol model aldığı yazarlar, filozoflar, devlet adamları, şairler ve dahi artistlerde eserlerini ortaya koymada toplumdan soyutlanmış değillerdi hiçbir zaman ve topluma mal olmuş bu sözde aydın kesim kitleleri etkilemede de kullanılmıştır şeytani akıl tarafından haliyle.

Ormandaki kavga bu sefer çok büyük ve sonuçları daha yıkıcı olacak gibi görünüyor.

Peki; ne yapılmali? galiba suyun başında yine biz değiliz, o vakit, suyun yönünü değiştirmek lazım. Bunun için de, Allah C.C, biz kulları için gönderdiği Din’e ve bu Din’in değerlerine sahip çıkmalı ve hayatımıza da tatbik etmeliyiz. Zira, faize bulaşmış, kumar, zina ve her türlü haramın işlendiği toplmumlara Allah C.C zafer vermez. Gerçek zafer önce insanın kendini bilmesi ve Allah'ın ipine sımsıkı sarılmasıyla olur, dünyalık zaferleri zaten Rabbim dinine sahip çıkalara nasip edecektir.

Dini taklit edip bundan şöhret sahibi olmaya çalışan soytarılara değil. Zira; “yarın ölecekmiş gibi yaşa, hiç ölmeyecekmiş gibi öğren” diyerek Peygamber-i zişan (S.A.V), Rabbim şefaatine nail etsin bizleri, Efendimiz'i taklit eden gandi gibilere, dante gibi Kutsal Kitaplardan ögrendikleriyle kendine kitap uydurup dalga geçenlere karnımı tok ve bunların toplumlara kazandırdıkları da ortada. Bir lider arıyorsak eğer, bize Peygamber ve Kitab-ı Mukaddes ve bu değerlerimizi rehber edinenler yeter.
 
Kapatın kapıları beni bende bırakın
El çekin kirletilmiş bedenimin üzerinden
Sormayın hatırımı, kurtlar kuşlar yeter bana
Tozlanmış raflarıma dokunmayın hiç
Bırakın zamanı bana, beni de zamana
Doğmamış güneşe bitmeyen geceye inat
Gömün bedenimi ilk yakamozla
Bir aksam sefası yeter derdimi anlatmaya
O kadar çok ki yüküm, ama bir salyangoz kabuğu yeter sığdırmaya
Şu vücuda gelmiş kainatimda
Nefsim olmuş zalim bir zorba
Bekle gör; elbet Kabir yeter sanada banada.

 
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve turkishpress.co.uk sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.