scale up vize
scale up vize
Zeynep Dere/ÇOCUK GELİŞİMİ VE EĞİTİMİ UZMANI, AİLE DANIŞMANI
Köşe Yazarı
Zeynep Dere/ÇOCUK GELİŞİMİ VE EĞİTİMİ UZMANI, AİLE DANIŞMANI
 

ÇOCUK KALBİNE KAYGI DEĞİL, EN ÇOK UMUT YAKIŞIR

ÇOCUK KALBİNE KAYGI DEĞİL, EN ÇOK UMUT YAKIŞIR          Kaygı, korku, depresyon,öfke….Son yıllarda ne kadar da çok duyuyoruz bu kelimeleri.Hepsi de  ayrı ayrı üzerine sayfalarca yazılacak kadar derin ve önemli.Ben bu hafta kaygı konusunu ele alacağım.Çünkü kaygı çocuklarda  sık görülen önemli  bir durum. Kaygı; beden ve zihnin, gerçek veya hayali, tehdit, tehlike algısı ile  oluşan bir durumudur. Korku ve endişenin aşırı bir derecesi olarak da tanımlanabilir.Ayrıca strese karşı  verilen en ortak tepkilerden birisidir. Az miktarda kaygının olması  bireyi başarıya ve hedeflerine götüren iç motivasyonu sağlar. Olası tehlikelerden korunmak için ve yaşamın devamlılığı içinde bir miktar kaygı gereklidir. Diğer taraftan da kaygı,dozunu kaçırınca da hayatı kabusa çevirecek kadar  güçlü bir duygudur. Fazla  kaygı insanın içini kurt misali kemirir,ruhunu bedenine dar eder, yüreğin ritmini dahi alt üst eder.Kaygı bu kadar güçlü bir duyguyken, çok azı herkese yetecekken çoğumuz azıyla yetinmeyenlerdeniz. Ruhumuza  farketmeden o kadar çok  kaygı tohumları yüklüyoruz ki, bırakın kendimizi bizden sonraki  yedi nesile yetecek kadar kaygılıyız çoğumuz. Baktığımızda yaşamın devam etmesinyle beraber çoğunlukla geleceğe dair kaygılar içinde birçok kişi.Oysa ki farkında olmadan, anı yaşayamadan,bir saniye sonrasına garantimiz yokken geleceğin kaygısıyla bugünün nasıl geçtiğini dahi anlayamıyoruz. Özellikle ebeveynler olarak çocuklarımıza kaliteli bir yaşamın ve akademik anlamda başarılı bir yarının teminatı için bugünden çırpınıyoruz. Bu çırpınışımız esnasında kendimizle birlikte minicik yürekli yavrularımızı da kaygılarımıza ortak ediyoruz. Çok çalışıp sınavda istediği başarıyı elde edemeyenler, korku ve endişe ile kimseye güvenemeyenler, kendine dahi güvenmeyen ve  güvensizliğin adını heyecanla değiştirenler. Sadece başarı odaklı, kaygıyla birleşmiş bir yaşam tarzıyla hayatın içinde barındırdığı tüm renklerden bihaber büyüyenler… Kaygı dediğimiz şey aslında birçok ruhsal sıkıntıların da baş aktörüdür. Tırnak yeme, parmak emme, saç yolma, kekemelik, panik atak, obsesif kompulsif bozukluklar, bağımlılıklar(bir kişiye, maddeler, elektronik cihazlar, sosyal medya vb.) ve daha bir çok sıkıntının kaynağı kaygılardır. Kaygılar; yaşanan hastalıklar, kazalar, ölümler ve kayıplar, afetlere maruz kalma, aşırı stres olarak bilinmekle birlikte ebeveyn tutumlarını model alarak da oluşabilir. Bazen anne karnında başlar  kaygılara maruz kalma, bazende hayatın içinde yaşanan koşullara bağlı olarak oluşur stres ve kaygı bozuklukları. Her iki durumda da bireyler bebeklikten başlayan kaygı durumlarını bir ömür boyu omuzlamak ve taşımak  zorunda kalıyor. Bu da bir çok ruhsal sıkıntıların oluşmasına zemin hazırlıyor. Oysa şöyle bir geçmiş yolculuğu yapsak; Çocukluğumuzda görmediğimiz hayalini dahi kuramayacağımız bir çok imkanı bugün elimizin tersiyle itiyoruz, ama bu kadar gelecek kaygımız yoktu sanki. Aslında bazen suyu akışına bırakmak gerek, bazen hayatın getirdiklerini de kabullenmek gerek. Bu mücadele etmeyelim anlamı çıkarmasın kimse; bazen biraz rahat olmak gerek. Her şeyi kontrol etmeye çalışırsak ,bırakın kontrol edebilmeyi, bazen kendi ruh sağlığımızı dahi yönetemeyecek kadar aciz bir duruma da düşebiliriz. Nihayetinde insanız ,elbette kaygılanacağız, elbette çocuklarımızı koruyup geleceği için bugünden yatırım yapacağız ama bu yatırımı yaparken anı yaşamayı, anı yakalamayı  temel hayat felsefesi yaparsak işimiz daha kolay olacaktır. Bu yatırımı çocuklarımızın hayatla mücadele edebileceği donanımlar ve tecrübeler kazandırarak yapacağız ki biz olmadan tökezlemesinler, yokluğumuzda  sudan çıkmış balık gibi çırpınmasınlar, kendi başlarına kaldıklarında  yoldan çıkmış araba misali yollarını şaşmasınlar. Yani sevgili ebeveynler çocuklarımıza kaygı tohumları yerine mücadele ruhu ve  küllerinden yeniden doğabilme becerisi ve umut tohumları ekelim diyorum. Kaygılarından arınmış,anı yaşayan mutlu ve umutlu bireyler olabilmek dileğiyle… Minicik yüreklere en çok umut yakışır.
Ekleme Tarihi: 22 Aralık 2021 - Çarşamba

ÇOCUK KALBİNE KAYGI DEĞİL, EN ÇOK UMUT YAKIŞIR

ÇOCUK KALBİNE KAYGI DEĞİL, EN ÇOK UMUT YAKIŞIR
        
Kaygı, korku, depresyon,öfke….Son yıllarda ne kadar da çok duyuyoruz bu kelimeleri.Hepsi de  ayrı ayrı üzerine sayfalarca yazılacak kadar derin ve önemli.Ben bu hafta kaygı konusunu ele alacağım.Çünkü kaygı çocuklarda  sık görülen önemli  bir durum.


Kaygı; beden ve zihnin, gerçek veya hayali, tehdit, tehlike algısı ile  oluşan bir durumudur. Korku ve endişenin aşırı bir derecesi olarak da tanımlanabilir.Ayrıca strese karşı  verilen en ortak tepkilerden birisidir.


Az miktarda kaygının olması  bireyi başarıya ve hedeflerine götüren iç motivasyonu sağlar. Olası tehlikelerden korunmak için ve yaşamın devamlılığı içinde bir miktar kaygı gereklidir.


Diğer taraftan da kaygı,dozunu kaçırınca da hayatı kabusa çevirecek kadar  güçlü bir duygudur. Fazla  kaygı insanın içini kurt misali kemirir,ruhunu bedenine dar eder, yüreğin ritmini dahi alt üst eder.Kaygı bu kadar güçlü bir duyguyken, çok azı herkese yetecekken çoğumuz azıyla yetinmeyenlerdeniz.

Ruhumuza  farketmeden o kadar çok  kaygı tohumları yüklüyoruz ki, bırakın kendimizi bizden sonraki  yedi nesile yetecek kadar kaygılıyız çoğumuz. Baktığımızda yaşamın devam etmesinyle beraber çoğunlukla geleceğe dair kaygılar içinde birçok kişi.Oysa ki farkında olmadan, anı yaşayamadan,bir saniye sonrasına garantimiz yokken geleceğin kaygısıyla bugünün nasıl geçtiğini dahi anlayamıyoruz.

Özellikle ebeveynler olarak çocuklarımıza kaliteli bir yaşamın ve akademik anlamda başarılı bir yarının teminatı için bugünden çırpınıyoruz. Bu çırpınışımız esnasında kendimizle birlikte minicik yürekli yavrularımızı da kaygılarımıza ortak ediyoruz.

Çok çalışıp sınavda istediği başarıyı elde edemeyenler, korku ve endişe ile kimseye güvenemeyenler, kendine dahi güvenmeyen ve  güvensizliğin adını heyecanla değiştirenler. Sadece başarı odaklı, kaygıyla birleşmiş bir yaşam tarzıyla hayatın içinde barındırdığı tüm renklerden bihaber büyüyenler…


Kaygı dediğimiz şey aslında birçok ruhsal sıkıntıların da baş aktörüdür. Tırnak yeme, parmak emme, saç yolma, kekemelik, panik atak, obsesif kompulsif bozukluklar, bağımlılıklar(bir kişiye, maddeler, elektronik cihazlar, sosyal medya vb.) ve daha bir çok sıkıntının kaynağı kaygılardır.

Kaygılar; yaşanan hastalıklar, kazalar, ölümler ve kayıplar, afetlere maruz kalma, aşırı stres olarak bilinmekle birlikte ebeveyn tutumlarını model alarak da oluşabilir.

Bazen anne karnında başlar  kaygılara maruz kalma, bazende hayatın içinde yaşanan koşullara bağlı olarak oluşur stres ve kaygı bozuklukları. Her iki durumda da bireyler bebeklikten başlayan kaygı durumlarını bir ömür boyu omuzlamak ve taşımak  zorunda kalıyor. Bu da bir çok ruhsal sıkıntıların oluşmasına zemin hazırlıyor.

Oysa şöyle bir geçmiş yolculuğu yapsak; Çocukluğumuzda görmediğimiz hayalini dahi kuramayacağımız bir çok imkanı bugün elimizin tersiyle itiyoruz, ama bu kadar gelecek kaygımız yoktu sanki. Aslında bazen suyu akışına bırakmak gerek, bazen hayatın getirdiklerini de kabullenmek gerek. Bu mücadele etmeyelim anlamı çıkarmasın kimse; bazen biraz rahat olmak gerek.

Her şeyi kontrol etmeye çalışırsak ,bırakın kontrol edebilmeyi, bazen kendi ruh sağlığımızı dahi yönetemeyecek kadar aciz bir duruma da düşebiliriz.

Nihayetinde insanız ,elbette kaygılanacağız, elbette çocuklarımızı koruyup geleceği için bugünden yatırım yapacağız ama bu yatırımı yaparken anı yaşamayı, anı yakalamayı  temel hayat felsefesi yaparsak işimiz daha kolay olacaktır.

Bu yatırımı çocuklarımızın hayatla mücadele edebileceği donanımlar ve tecrübeler kazandırarak yapacağız ki biz olmadan tökezlemesinler, yokluğumuzda  sudan çıkmış balık gibi çırpınmasınlar, kendi başlarına kaldıklarında  yoldan çıkmış araba misali yollarını şaşmasınlar.

Yani sevgili ebeveynler çocuklarımıza kaygı tohumları yerine mücadele ruhu ve  küllerinden yeniden doğabilme becerisi ve umut tohumları ekelim diyorum.
Kaygılarından arınmış,anı yaşayan mutlu ve umutlu bireyler olabilmek dileğiyle…


Minicik yüreklere en çok umut yakışır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve turkishpress.co.uk sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.