Reklam kod içeriği yüklenmemiş.
Zeynep Dere/ÇOCUK GELİŞİMİ VE EĞİTİMİ UZMANI, AİLE DANIŞMANI
Köşe Yazarı
Zeynep Dere/ÇOCUK GELİŞİMİ VE EĞİTİMİ UZMANI, AİLE DANIŞMANI
 

KALPTEN GELEN FISILTILAR: DUYGULAR

“Gönlüm dilime dargın, dilim gönlüme... Gönlüm duygularını anlatamadığı için kızarken, dilim anlatamayacağı şeyleri düşündüğü için kızıyor gönlüme.” Hz. Mevlana Bazen sevgiyle gelen kalp kıpırtısı, bazen hüzünle gelen gözyaşı, bazen öfkeden dönmüş gözler, bazen neşeyle yerinde duramayan bedenler… Duygular; her biri ayrı fısıltı her biri ayrı renk, sözcüklere sığmayan insan ruhundan yansıyan iç sesler. İnsanoğlu hayatı boyunca sayısız duygu yaşar, bazen havalara uçar, bazen ateş olup değdiği yeri yakar. Duygular hissedilenin çok ötesinde insanı insan yapan en temel özelliklerdendir. Duyguları hissetmekle birlikte tanımak da çok önemlidir. Çünkü duyguları yönetebilmek için öncelikle tanımak gerekir. Duyguları tanıdıkça kişilerin iç dünyası ile olan bağları güçlenir ve bu durum dış dünyasına da olumlu bir şekilde yansır. Duyguları tanımak, anlamak; içsel özgürlüğün kapısını açan anahtar gibidir. Çünkü duygular, sadece hissettiklerimiz değil aynı zamanda bize kim olduğumuzu fısıldayan sessiz tanıklardır. Duygular zayıflık değil, güçlü bir farkındalıktır. Duygular, insan davranışlarını şekillendiren en temel psikolojik süreçlerden biridir. “Duygu, insan tepkilerini ve hareketlerini belirleyen ve yön veren temel unsurdur.” Bireyin çevresine ve yaşadığı deneyimlere verdiği öznel tepkiler olarak da tanımlanabilir. Aynı zamanda duygular, düşüncenin davranışa dönüşmesinde temel kaynaktır, bazen de düşünce ve davranışın salt yöneticisidir. İnsan önce hisseder sonra düşünür. Bazen de hisseder ve düşünmeden ani tepkiler verir ki işte o anlar, genellikle yanlış kararların mimarıdır.  Nörobilimsel araştırmalar, duyguların sadece psikolojik değil, aynı zamanda biyolojik bir temele dayandığını göstermektedir; özellikle limbik sistemin bu süreçte merkezi bir rol oynadığı bilinmektedir. Limbik sistem; beynin içinde duygusal deneyimleri, hafıza ve motivasyonu yöneten bir ağ sistemidir. Son zamanlarda duygu farkındalığı, duygu yönetimi, duygusal tepkiler, duygu odaklı çalışmalar vs.  sıkça dile getirilen  konulardandır ve çok önemli olduğu düşünülmektedir. İnsanların duygularını anlayarak farkına varması iç dünyasının kontrolünü ele almasıdır. Duygular doğru yönetildiği takdirde çok önemli ifade araçlarıdır.  Duygular çok çeşitli olmakla birlikte,  temel duygular (birincil) duygular da dediğimiz; öfke, utanç, korku, mutluluk, üzüntü, şaşkınlıktır. Bu duyguların etkisi ve sonucu olarak da ikincil duygular dediğimiz diğer duygular ortaya çıkar (gergin, güvenli, çaresiz vb.) Bu duyguların yerinde ve dozunda yaşanması psikolojik açıdan sağlıklı bir süreci de beraberinde getirir. Her şeyin olduğu gibi duygularında aşırısı zararlıdır, hem kişiyi hem çevresindekileri yorar ve yıpratır. Çünkü güçlü duygular büyük enerjiler taşırlar. Duygular insan organizmasının enerji deposu gibidir. Kişi yaşadığı olumlu veya olumsuz enerjiyi ancak duygularını fark edip anladığı sürece kontrol edebilir ve doğru yönetebilir. Bu enerjiler doğru yönetilmezse veya kontrol altına alınamazsa işte o zaman yoğun bir duygusal bozukluk süreci yaşanır. Ebeveynler olarak; duygusal farkındalığınız ne kadar yüksekse, çocuklarınızla ilişkilerinizde o kadar güçlü olacaktır. Örneğin, neye, ne için öfkelendiğinizin farkındaysanız muhtemelen bu öfkenin kaynağıyla ve öfkeyle nasıl baş edeceğinizle ilgilenirsiniz. Diğer türlü öfke bir davranışa dönüşür ki bu da başta çocuklar olmak üzere tüm aile fertlerini yıpratır. Yıllar önce yaşadığım bir olayı anlatmak isterim. Bir çocuk yuvasına ziyarete gittik. Çocuklara aldığımız hediyeleri dağıtmaya başladık. Kalabalıkta çocuklardan biri ağzından sakızını düşürmüş ve yanlışlıkla bir arkadaşı da sakıza basmış. Sakızı düşen çocuk bir anda ağlamaya başladı, “Sakızıma bastı, sakızıma bastı…” Çocuğu kucakladık, yeni sakız verdik, ama ne yapsak nafile; çocuk abartısız saatlerce bağırarak ağladı. Şimdi burada çocuğun içinde bulunduğu durumda elbette önemli bir etken ancak duygularını ifade edemediği için, “Sakızıma bastı!” demekle yetinerek hem kendini hem orada bulunan herkesi üzen bir davranış sergiledi. Bu örnek belki uç bir olay ancak bakıldığında etrafta gerçek anlamda duygularını anlamayan ve haliyle doğru ifade edemeyen o kadar çok kişi var ki… Bakıyoruz herkes çok öfkeli ve herkes haklı. Aile ortamında empati davranışını görmeden sürekli eleştiri ve suçlamaya maruz kalan bireylerin, bastırılmış duygularını çoğunlukla öfke yoluyla açığa çıkardığı bilinmektedir. Çocukların duygularını tanıması için küçüklükten itibaren konuşmak önemli. Anne veya babanın kendi duygularını tanıması ve çocuğa ne hissettiğini anlatması önemli. Bu yaklaşım “ben dili” dediğimiz çocuğun davranışları karşısında anne babanın ne hissettiğini dile getirmesi olarak da bilinmektedir. Örneğin; çocuk çok sevdiğiniz bir vazoyu kırdı, yaşadığınız duygu ne olur? Vazonun kırılmasına üzülmek mi, çocuğunuzun dikkatsizliğine kızmak mı? Her ikisini de hisseder kişi muhtemelen, ama genellikle dışa vurulan duygu sadece öfke ve kızgınlık ya da sadece üzüntü olmaktadır. Bazen de tam tersi çocuk vazoyu kırmıştır. Anne, “Olsun yavrum, canın sağ olsun. Senden önemli mi?” diyerek yaşadığı birincil duyguyu görmezden gelir. Oysaki, anne çocuğa bir zarar gelip gelmediğini kontrol ettikten sonra, vazo kırıldığı için üzüldüğünü açıklasa ve daha dikkatli olması gerektiği konusunda çocuğunu uyarsa yaşanan süreçte çocuk da duyguları tanıyarak doğru ifade etmeyi öğrenecektir. Bu aslında tüm insan ilişkilerinde de geçerli bir durum. Çoğu zaman insanlar yaşadığı birincil duyguyu görmezden gelerek karşıdakini de kendisini de üzen tutumlar sergileyebiliyor. Ne tam olarak kendini anlayabiliyor ne de karşıya derdini anlatabiliyor ki bazen esas konu veya sorun arada kaynıyor, kayboluyor. Bu durum genelde olumsuz duygular yaşandığında oluyor. Oysa duygular bastırıldıkça büyür, konuşuldukça azalır. Konuşulmayan, doğru şekilde anlatılmayan her duygu yanardağ misali gün gelir büyük bir patlamayla kendini gösterir. O zaman da kişiyi de, çevresindekileri de çok yıpratır. Duygular üzerinde sayfalarca yazılacak çok ince, önemli ve hassas bir konu. Duyguların tanınması; duygusal farkındalık, hangi duygunun neden yaşandığı, bu duyguyla nasıl baş edilmesi gerektiğinin ön koşuludur. SEVGİLİ EBEVEYNLER! Öncelikle olaylar karşısında durup bir kendinizi bir dinleyin, yaşadığınız duyguyla tanışın. Çocuklarla ve çevreyle iletişim kurarken; suçlamadan, eleştirmeden, kırıp incitmeden (açık sözlü olmak adına) duygularınızı doğru bir şekilde ifade etmeye gayret edelim. O zaman çocuklarla ilişkiler daha güven verici ve dünya daha yaşanabilir bir yer olacaktır. Çocuklara yapılacak en büyük iyiliklerden birisi de duygusal farkındalıklarını artıracak yaklaşımlarda bulunmak, duygularını anlamasına ve anlamlandırmasına yardımcı olmaktır.  Geleceğe mirasımız, sağlıklı ruh ve bedene sahip olarak yetiştireceğimiz evlatlarımız olacaktır.  HAFTANIN ÖNERİSİ: Bu hafta olaylar karşısında hissettiğiniz duyguları anlamakla işe başlayabilirsiniz. Ruhunuzdan dışa yansıyan fısıltılar neler acaba?
Ekleme Tarihi: 02 Ekim 2025 -Perşembe
Zeynep Dere/ÇOCUK GELİŞİMİ VE EĞİTİMİ UZMANI, AİLE DANIŞMANI

KALPTEN GELEN FISILTILAR: DUYGULAR

“Gönlüm dilime dargın, dilim gönlüme... Gönlüm duygularını anlatamadığı için kızarken, dilim anlatamayacağı şeyleri düşündüğü için kızıyor gönlüme.” Hz. Mevlana

Bazen sevgiyle gelen kalp kıpırtısı, bazen hüzünle gelen gözyaşı, bazen öfkeden dönmüş gözler, bazen neşeyle yerinde duramayan bedenler… Duygular; her biri ayrı fısıltı her biri ayrı renk, sözcüklere sığmayan insan ruhundan yansıyan iç sesler.
İnsanoğlu hayatı boyunca sayısız duygu yaşar, bazen havalara uçar, bazen ateş olup değdiği yeri yakar. Duygular hissedilenin çok ötesinde insanı insan yapan en temel özelliklerdendir. Duyguları hissetmekle birlikte tanımak da çok önemlidir. Çünkü duyguları yönetebilmek için öncelikle tanımak gerekir. Duyguları tanıdıkça kişilerin iç dünyası ile olan bağları güçlenir ve bu durum dış dünyasına da olumlu bir şekilde yansır. Duyguları tanımak, anlamak; içsel özgürlüğün kapısını açan anahtar gibidir. Çünkü duygular, sadece hissettiklerimiz değil aynı zamanda bize kim olduğumuzu fısıldayan sessiz tanıklardır. Duygular zayıflık değil, güçlü bir farkındalıktır.


Duygular, insan davranışlarını şekillendiren en temel psikolojik süreçlerden biridir. “Duygu, insan tepkilerini ve hareketlerini belirleyen ve yön veren temel unsurdur.” Bireyin çevresine ve yaşadığı deneyimlere verdiği öznel tepkiler olarak da tanımlanabilir.

Aynı zamanda duygular, düşüncenin davranışa dönüşmesinde temel kaynaktır, bazen de düşünce ve davranışın salt yöneticisidir. İnsan önce hisseder sonra düşünür. Bazen de hisseder ve düşünmeden ani tepkiler verir ki işte o anlar, genellikle yanlış kararların mimarıdır. 

Nörobilimsel araştırmalar, duyguların sadece psikolojik değil, aynı zamanda biyolojik bir temele dayandığını göstermektedir; özellikle limbik sistemin bu süreçte merkezi bir rol oynadığı bilinmektedir. Limbik sistem; beynin içinde duygusal deneyimleri, hafıza ve motivasyonu yöneten bir ağ sistemidir. Son zamanlarda duygu farkındalığı, duygu yönetimi, duygusal tepkiler, duygu odaklı çalışmalar vs.  sıkça dile getirilen  konulardandır ve çok önemli olduğu düşünülmektedir. İnsanların duygularını anlayarak farkına varması iç dünyasının kontrolünü ele almasıdır. Duygular doğru yönetildiği takdirde çok önemli ifade araçlarıdır. 

Duygular çok çeşitli olmakla birlikte,  temel duygular (birincil) duygular da dediğimiz; öfke, utanç, korku, mutluluk, üzüntü, şaşkınlıktır. Bu duyguların etkisi ve sonucu olarak da ikincil duygular dediğimiz diğer duygular ortaya çıkar (gergin, güvenli, çaresiz vb.) Bu duyguların yerinde ve dozunda yaşanması psikolojik açıdan sağlıklı bir süreci de beraberinde getirir. Her şeyin olduğu gibi duygularında aşırısı zararlıdır, hem kişiyi hem çevresindekileri yorar ve yıpratır. Çünkü güçlü duygular büyük enerjiler taşırlar. Duygular insan organizmasının enerji deposu gibidir. Kişi yaşadığı olumlu veya olumsuz enerjiyi ancak duygularını fark edip anladığı sürece kontrol edebilir ve doğru yönetebilir. Bu enerjiler doğru yönetilmezse veya kontrol altına alınamazsa işte o zaman yoğun bir duygusal bozukluk süreci yaşanır.

Ebeveynler olarak; duygusal farkındalığınız ne kadar yüksekse, çocuklarınızla ilişkilerinizde o kadar güçlü olacaktır. Örneğin, neye, ne için öfkelendiğinizin farkındaysanız muhtemelen bu öfkenin kaynağıyla ve öfkeyle nasıl baş edeceğinizle ilgilenirsiniz. Diğer türlü öfke bir davranışa dönüşür ki bu da başta çocuklar olmak üzere tüm aile fertlerini yıpratır.

Yıllar önce yaşadığım bir olayı anlatmak isterim.
Bir çocuk yuvasına ziyarete gittik. Çocuklara aldığımız hediyeleri dağıtmaya başladık. Kalabalıkta çocuklardan biri ağzından sakızını düşürmüş ve yanlışlıkla bir arkadaşı da sakıza basmış. Sakızı düşen çocuk bir anda ağlamaya başladı, “Sakızıma bastı, sakızıma bastı…” Çocuğu kucakladık, yeni sakız verdik, ama ne yapsak nafile; çocuk abartısız saatlerce bağırarak ağladı. Şimdi burada çocuğun içinde bulunduğu durumda elbette önemli bir etken ancak duygularını ifade edemediği için, “Sakızıma bastı!” demekle yetinerek hem kendini hem orada bulunan herkesi üzen bir davranış sergiledi. Bu örnek belki uç bir olay ancak bakıldığında etrafta gerçek anlamda duygularını anlamayan ve haliyle doğru ifade edemeyen o kadar çok kişi var ki…

Bakıyoruz herkes çok öfkeli ve herkes haklı. Aile ortamında empati davranışını görmeden sürekli eleştiri ve suçlamaya maruz kalan bireylerin, bastırılmış duygularını çoğunlukla öfke yoluyla açığa çıkardığı bilinmektedir.

Çocukların duygularını tanıması için küçüklükten itibaren konuşmak önemli. Anne veya babanın kendi duygularını tanıması ve çocuğa ne hissettiğini anlatması önemli. Bu yaklaşım “ben dili” dediğimiz çocuğun davranışları karşısında anne babanın ne hissettiğini dile getirmesi olarak da bilinmektedir. Örneğin; çocuk çok sevdiğiniz bir vazoyu kırdı, yaşadığınız duygu ne olur? Vazonun kırılmasına üzülmek mi, çocuğunuzun dikkatsizliğine kızmak mı? Her ikisini de hisseder kişi muhtemelen, ama genellikle dışa vurulan duygu sadece öfke ve kızgınlık ya da sadece üzüntü olmaktadır. Bazen de tam tersi çocuk vazoyu kırmıştır. Anne, “Olsun yavrum, canın sağ olsun. Senden önemli mi?” diyerek yaşadığı birincil duyguyu görmezden gelir. Oysaki, anne çocuğa bir zarar gelip gelmediğini kontrol ettikten sonra, vazo kırıldığı için üzüldüğünü açıklasa ve daha dikkatli olması gerektiği konusunda çocuğunu uyarsa yaşanan süreçte çocuk da duyguları tanıyarak doğru ifade etmeyi öğrenecektir. Bu aslında tüm insan ilişkilerinde de geçerli bir durum. Çoğu zaman insanlar yaşadığı birincil duyguyu görmezden gelerek karşıdakini de kendisini de üzen tutumlar sergileyebiliyor. Ne tam olarak kendini anlayabiliyor ne de karşıya derdini anlatabiliyor ki bazen esas konu veya sorun arada kaynıyor, kayboluyor.

Bu durum genelde olumsuz duygular yaşandığında oluyor. Oysa duygular bastırıldıkça büyür, konuşuldukça azalır. Konuşulmayan, doğru şekilde anlatılmayan her duygu yanardağ misali gün gelir büyük bir patlamayla kendini gösterir. O zaman da kişiyi de, çevresindekileri de çok yıpratır. Duygular üzerinde sayfalarca yazılacak çok ince, önemli ve hassas bir konu. Duyguların tanınması; duygusal farkındalık, hangi duygunun neden yaşandığı, bu duyguyla nasıl baş edilmesi gerektiğinin ön koşuludur.


SEVGİLİ EBEVEYNLER!
Öncelikle olaylar karşısında durup bir kendinizi bir dinleyin, yaşadığınız duyguyla tanışın. Çocuklarla ve çevreyle iletişim kurarken; suçlamadan, eleştirmeden, kırıp incitmeden (açık sözlü olmak adına) duygularınızı doğru bir şekilde ifade etmeye gayret edelim. O zaman çocuklarla ilişkiler daha güven verici ve dünya daha yaşanabilir bir yer olacaktır.


Çocuklara yapılacak en büyük iyiliklerden birisi de duygusal farkındalıklarını artıracak yaklaşımlarda bulunmak, duygularını anlamasına ve anlamlandırmasına yardımcı olmaktır. 
Geleceğe mirasımız, sağlıklı ruh ve bedene sahip olarak yetiştireceğimiz evlatlarımız olacaktır. 

HAFTANIN ÖNERİSİ: Bu hafta olaylar karşısında hissettiğiniz duyguları anlamakla işe başlayabilirsiniz. Ruhunuzdan dışa yansıyan fısıltılar neler acaba?

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (3)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve turkishpress.co.uk sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Mahmut KARAAĞAÇ
(02.10.2025 19:29 - #272)
Zeynep hanım, hayatta yaşanılan olumsuzluklar karşısında vereceğimiz tepkiyi ve sonuçları ile yerinde ve güzel tespitler. Yüreğinize sağlık
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve turkishpress.co.uk sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Bilal Metin
(03.10.2025 08:50 - #273)
Teşekkürler hocam çok güzel bir yazı
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve turkishpress.co.uk sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Raci Hoca
(03.10.2025 09:19 - #274)
Bu kıymetli yazınız için teşekkürler ediyoruz. Kaleminize, yüreğinize sağlık.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve turkishpress.co.uk sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.