Misâk-ı Millî’ye Dönmenin Vakti Gelmedi mi?
Tarihin derinliklerinden gelen bir çağrıyı artık görmezden gelemeyiz. Misâk-ı Millî, milletimizin kaderini tayin eden en önemli siyasi manifestolardan biridir. Bu belge, sadece geçmişin bir hatırası değil, aynı zamanda geleceğe yönelik bir sorumluluk ve stratejidir.
Misâk-ı Millî kararları, Osmanlı’nın son meclisi tarafından alınmış, ulusal sınırları belirleyen ve millet iradesini esas alan tarihi bir beyannamedir. Mondros Ateşkesi ile işgal edilmeyen bölgeler Türk yurdu olarak ilan edilmiş, Kars, Ardahan ve Batum gibi stratejik bölgelerde gerekirse referandum yapılması öngörülmüştür. Arap bölgeleri halkın iradesine bırakılmış, Batı Trakya'nın geleceği için halkoylaması teklif edilmiştir. Boğazların uluslararası trafiğe açılması, İstanbul ve halifeliğin güvenliğine bağlanmış, azınlıklara karşılık esas alınacak haklar netleştirilmiştir. Ayrıca, kapitülasyonlar gibi gelişimi engelleyen sınırlamalar reddedilmiştir.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ifadesiyle, Misâk-ı Millî’yi anlarsak sorumluluğumuzu da anlarız. Bu söz, sadece bir tarih dersi değil, aynı zamanda dış politikamıza yön verecek bir pusuladır. Misâk-ı Millî haritasına bakıldığında, günümüz Suriye, Irak, Lübnan, Filistin topraklarının bir kısmının yanı sıra Adalar, Kıbrıs ve Batum’un da Türkiye sınırları içerisinde gösterildiği görülür. Bu çizim, bugünkü gelişmelere ışık tutmaktadır.
1974 Kıbrıs Barış Harekatı ile başlayan Misâk-ı Millî yürüyüşü, ne yazık ki NATO güdümlü askeri vesayet ve darbeci zihniyet tarafından durdurulmaya çalışıldı. Ancak Türkiye, son yıllarda Zeytin Dalı, Barış Pınarı, Pençe Kilit gibi operasyonlarla bu stratejik yürüyüşe devam etmiştir.
İki Körfez savaşında doğan haklar kullanılmamış, Kerkük ve Musul gibi bölgeler üzerinde elimiz kolumuz bağlanmıştır. Bugün Suriye ve Irak’taki gelişmeler karşısında Misâk-ı Millî yeniden hatırlanmalıdır. Filistin meselesi ve İsrail'in yayılmacı politikaları karşısında en güçlü duruş, Misâk-ı Millî’nin öngördüğü sınırları yeniden esas almak olabilir.
Ege’de elimizden çıkan 12 ada ve Filistin’de yaşanan trajediler, artık daha kararlı ve milli bir duruş gerektirmektedir. Soydaşlarımızın ve dindaşlarımızın güvenliği, tarihsel sorumluluğumuzdur.
Artık sadece Misâk-ı Millî’yi okumak yetmez. Onu anlamak ve uygulamak gerek.