İsmail Karakaş (Genel Yayın Yönetmeni)
Köşe Yazarı
İsmail Karakaş (Genel Yayın Yönetmeni)
 

Zəngəzur Koridoru Bölgesel Güvenlik mi, Küresel Hegemonya mı?

Son yıllarda Güney Kafkasya'da jeopolitik dengeleri yeniden şekillendiren gelişmeler arasında Zəngəzur Koridoru projesi öne çıkmaktadır.  Türkiye ile Azerbaycan arasında doğrudan kara bağlantısı kurmayı hedefleyen bu koridor, Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti üzerinden Azerbaycan’a ulaşmayı amaçlamaktadır.  Ancak bu projenin yalnızca bölgesel ulaşımı kolaylaştırmakla kalmayıp, aynı zamanda küresel güçlerin bölgeye nüfuz etme aracı haline gelme riski taşıdığı yönünde ciddi endişeler bulunmaktadır.   Tarihsel Arka Plan Ermeni işgalindeki Karabağ, Şuşa gibi stratejik bölgelerin Azerbaycan tarafından işgalden kurtarılması, bölge halkı için bir zafer olarak görülmüştür. Ancak bu başarıların ardından, Ermenistan işgali altındaki Zəngəzur bölgesinin tamamen temizlenmesi için M2 karayolunun Nahçıvan ile Azerbaycan arasında doğrudan bağlantının sağlanması beklenirken, yalnızca bir geçiş koridoru üzerinde durulması dikkat çekmektedir. Bu yaklaşım, Azerbaycan’ın Ordubad bölgesinden başlayarak Meğri ve Kapan şehirlerini Zəngilan’a kadar uzanan işgal altındaki toprakları geri alma potansiyelini göz ardı etmektedir.  Oysa bu bölgelerin kurtarılması, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü sağlamlaştıracak ve bölgesel güvenliği artıracaktır. Azerbaycan ve Nahçivan arasında kalan işgal topraklarının geri alınarak  doğrudan Azerbaycan topraklarının bütünlüğü sağlanması gerekir.   TRIPP: Amerikan Hançeri mi? Zəngəzur Koridoru’nun uluslararası projelere entegre edilmesiyle birlikte, ABD’nin bu hattı kontrol etme çabaları “Trump Koridoru” ya da “TRIPP” olarak adlandırılan yeni bir jeopolitik stratejiyi gündeme getirmiştir.  Bu strateji, yalnızca ulaşımı değil, aynı zamanda bölgeye askeri ve siyasi nüfuz kurmayı hedeflemektedir. ABD’nin bu koridor üzerinden İran, Rusya ve Türkiye’yi çevreleme politikası yürütmesi, bölge ülkeleri arasında gerilimi artırabilir. Washington’da atılan ön parafin imzaları, tam anlaşma niteliği taşımamakla birlikte, bu projenin ilerleyen dönemde askeri üsler ve yığınaklarla desteklenmesi ihtimalini güçlendirmektedir.   Bölgesel Sahiplik ve Çözüm Önerisi Eğer Zəngəzur Koridoru açılacaksa, bu projenin yalnızca bölge ülkeleri tarafından kontrol edilmesi gerekmektedir. Türkiye, Azerbaycan, İran ve Rusya gibi bölge aktörlerinin ortak yönetimiyle şekillenecek bir koridor, hem barışa hizmet eder hem de dış müdahalelere karşı daha dirençli olur. ABD’nin binlerce kilometre uzaktan gelip bu hattı kontrol etmesi, bölge halkının iradesine ve güvenliğine aykırıdır. Bu nedenle, Ermenistan ile yapılacak anlaşmaların bölge ülkelerinin çıkarlarını gözetmesi ve dış güçlerin askeri varlık kurmasına izin vermemesi elzemdir. Zəngəzur Koridoru, doğru yönetildiğinde bölgesel entegrasyonu ve ekonomik kalkınmayı destekleyebilir. Ancak küresel güçlerin bu hattı hegemonik amaçlarla kullanması, Güney Kafkasya’yı uzun vadeli bir istikrarsızlık sarmalına sürükleyebilir. Bu nedenle, Türkiye başta olmak üzere bölge ülkelerinin bu projeye şerh koyması ve kontrolü kendi ellerinde tutması, bölgenin geleceği açısından hayati öneme sahiptir.
Ekleme Tarihi: 11 Ağustos 2025 -Pazartesi
İsmail Karakaş (Genel Yayın Yönetmeni)

Zəngəzur Koridoru Bölgesel Güvenlik mi, Küresel Hegemonya mı?

Son yıllarda Güney Kafkasya'da jeopolitik dengeleri yeniden şekillendiren gelişmeler arasında Zəngəzur Koridoru projesi öne çıkmaktadır. 

Türkiye ile Azerbaycan arasında doğrudan kara bağlantısı kurmayı hedefleyen bu koridor, Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti üzerinden Azerbaycan’a ulaşmayı amaçlamaktadır. 


Ancak bu projenin yalnızca bölgesel ulaşımı kolaylaştırmakla kalmayıp, aynı zamanda küresel güçlerin bölgeye nüfuz etme aracı haline gelme riski taşıdığı yönünde ciddi endişeler bulunmaktadır.

 

Tarihsel Arka Plan

Ermeni işgalindeki Karabağ, Şuşa gibi stratejik bölgelerin Azerbaycan tarafından işgalden kurtarılması, bölge halkı için bir zafer olarak görülmüştür. Ancak bu başarıların ardından, Ermenistan işgali altındaki Zəngəzur bölgesinin tamamen temizlenmesi için M2 karayolunun Nahçıvan ile Azerbaycan arasında doğrudan bağlantının sağlanması beklenirken, yalnızca bir geçiş koridoru üzerinde durulması dikkat çekmektedir.

Bu yaklaşım, Azerbaycan’ın Ordubad bölgesinden başlayarak Meğri ve Kapan şehirlerini Zəngilan’a kadar uzanan işgal altındaki toprakları geri alma potansiyelini göz ardı etmektedir. 
Oysa bu bölgelerin kurtarılması, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü sağlamlaştıracak ve bölgesel güvenliği artıracaktır.
Azerbaycan ve Nahçivan arasında kalan işgal topraklarının geri alınarak  doğrudan Azerbaycan topraklarının bütünlüğü sağlanması gerekir.

 

TRIPP: Amerikan Hançeri mi?

Zəngəzur Koridoru’nun uluslararası projelere entegre edilmesiyle birlikte, ABD’nin bu hattı kontrol etme çabaları “Trump Koridoru” ya da “TRIPP” olarak adlandırılan yeni bir jeopolitik stratejiyi gündeme getirmiştir. 
Bu strateji, yalnızca ulaşımı değil, aynı zamanda bölgeye askeri ve siyasi nüfuz kurmayı hedeflemektedir.

ABD’nin bu koridor üzerinden İran, Rusya ve Türkiye’yi çevreleme politikası yürütmesi, bölge ülkeleri arasında gerilimi artırabilir. Washington’da atılan ön parafin imzaları, tam anlaşma niteliği taşımamakla birlikte, bu projenin ilerleyen dönemde askeri üsler ve yığınaklarla desteklenmesi ihtimalini güçlendirmektedir.

 

Bölgesel Sahiplik ve Çözüm Önerisi

Eğer Zəngəzur Koridoru açılacaksa, bu projenin yalnızca bölge ülkeleri tarafından kontrol edilmesi gerekmektedir. Türkiye, Azerbaycan, İran ve Rusya gibi bölge aktörlerinin ortak yönetimiyle şekillenecek bir koridor, hem barışa hizmet eder hem de dış müdahalelere karşı daha dirençli olur.

ABD’nin binlerce kilometre uzaktan gelip bu hattı kontrol etmesi, bölge halkının iradesine ve güvenliğine aykırıdır. Bu nedenle, Ermenistan ile yapılacak anlaşmaların bölge ülkelerinin çıkarlarını gözetmesi ve dış güçlerin askeri varlık kurmasına izin vermemesi elzemdir.

Zəngəzur Koridoru, doğru yönetildiğinde bölgesel entegrasyonu ve ekonomik kalkınmayı destekleyebilir. Ancak küresel güçlerin bu hattı hegemonik amaçlarla kullanması, Güney Kafkasya’yı uzun vadeli bir istikrarsızlık sarmalına sürükleyebilir. Bu nedenle, Türkiye başta olmak üzere bölge ülkelerinin bu projeye şerh koyması ve kontrolü kendi ellerinde tutması, bölgenin geleceği açısından hayati öneme sahiptir.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve turkishpress.co.uk sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.